| | | Sonuç itibariyle, biz, canlı gördüğümüz gerçekler varsa, söylenenleri bir yana bırakıp onlara itibar edelim. Fenerbahçe bir yıldır her maça ayrı bir diziliş ve ayrı bir oyun anlayışı ile çıkıyor. Simdiye kadar hep tecrübeli ve yıldız futbolcularının maharetleriyle sisteminin/sistemsizliginin cezasını çekmekten muaf tutuldu. Türkiye Birinci Ligindeki rekabet şartları Fenerbahce ve Denizliye bu şansı verdi. Ancak gerçek, uluslararası arenada daha ilk sınavda bir tokat gibi çalındı ilgililerin yüzüne.
Lig, Kupa ve Avrupa Kupalarının ayrı kuralları vardır. Buna bağlı olarak, buralarda birbirinden bağımsız taktik anlayışla oynamak normaldir. Ancak her rekabet kulvarı kendi içinde bir bütündür ve o bütünlüğün en önemli kuralı, futbol takımının söz konusu rekabet kulvarının bütünlügü içinde bir oyun anlayışı, bir karakter sergilemek zorunda olmasıdır. Bu bütünlüğün adı sistemdir. O sistemdir ki, takımdan bir yada bir kaç futbolcu eksilse dahi, takım ayni güç ve verimlilikle işini yapar. Yani takımın oyun içindeki kural ve davranışlar bütünü (nam-i diger sistem) futbolcular için bir anayasa gibidir. Bu yasaları bilen futbolcu takımında rahatça oynar. Görev yeri ne olursa olsun, sistemi bildiği için oyun içindeki görevini yerine getirmekte, en azından teknik olarak, zorlanmaz.
Bu duruma en güzel örnek, İngiliz, İtalyan ve Alman futbol takımlarıdır. Hatta bizde Gordon Milne bir kaç yıl Besiktas Takımına bir oyun sistemini, bir makina düzeninde yerleştirmeyi başarmıstı. Oysa Denizli geçmişte de calıştırdığı takımlara disiplinli bir sekilde bir sistem aşılamamış, yada bu işi yapamamıştır. Denizlinin takımlarında çabukluk, dayanıklılık, disiplin ve dinamizm her zaman çağın gerektirdiğinden çok az olmuştur. Buna karşın yıldızların kişisel becerilerine dayalı oyun anlayışı onun temel futbol anlayışıdır.
Denizlinin yıldız oyuncuları yalnızca gol atanlar değildir. Kaleden başlayıp on birinci adama kadar hepsi yıldız olmalıdır. O zaman sisteme gerek kalmaz! Kendisinin, Milli Takım bir üst yapı olayıdır sözünü hatırlayınız. Üst yapıya kadar terfi etmiş futbolculara temel bilgiler verilmez, yalnızca maçtan maça taktik verilir, onlar da sahip oldukları tecrübe ve yetenekle bu maçlari oynarlar. Ama görüldüğü üzre, bu yıldızların karşısında sahanın tamamını efektif bir biçimde kullanan, rakibine hiç bir yerde nefes aldırmayan, topun olduğu yerde en az üç oyuncuyla mücadele eden bir takım olunca, bu tür düşünceler yalnızca düşünce olarak kalmaya mahkum olur. Kazanan taraf güçlü, dinamik, dayanıklı ve becerikli olandır. Yıldız olmak, tek başına rakibe üstünlük kurmaya yeten bir faktör değildir.
Sonuç olarak, Barcelona maçı Fenerbahçe için önemli bir sinyal olmalıdır. Bu takımın daha hızlı, daha dinamik ve daha dayanıklı futbolculara ve bunlara uygun modern bir futbol felsefesine ihtiyacı bulunmaktadır. Kanımca, eldeki kaynaklar bu iş için yeterlidir. Ancak, ciddi ve disiplinli bir şekilde bu amaca yönelik olarak çalıştırılmalı ve bu formata kavusturulmalıdırlar.
| |