|
Diğer taraftan şeker pancarı üreticilerine yıllık yaklaşık 1.6 milyar dolar ödeme yapılması, konu ile ilgili çalışma yapan denetçilerin raporuna da yansıdı. Hükümetin şeker fiyatlarını dünya piyasa fiyatlarının üzerinde tutarken, ucuz şeker ithalini de kısması sonucu bütçeye yansıyan zararın ne kadar olduğu hesaplanmaya çalışılıyor. İşte bu gelişmeler gündemi işgal ederken hükümet hububat alım fiyatlarını Cuma günü açıkladı. Geçen yıl 80,000 TL olan alım fiyatı, IMF ve Hazinenin talebi doğrultusunda yüzde 27.5 artışla 102 bin olarak açıklandı. Üreticileri kızdıran karara karşın Tarım Bakanı Gökalp, Fiyat içime siniyor yorumunda bulundu. Alım fiyatının her 15 günde bir, 1,000 TL arttırılacağı da belirtildi. İNGİLİZ ÇİFTÇİ TAZMİNAT İSTEDİ Buraya kadar herşey olağan gözüküyor. Ancak ilk açıklamayı yapan Türk tarım üretici birlikleri değil, İngiliz çiftçileri savunan birlikler. Bahsi geçen mahsul ise, Avrupa Birliği içinde satışı yasak olan genetik aşılanmış tohumlardan hasat edilen ürünler. İngiltere Tarım Bakanlığı, çiftçilerden mahsullerini yakarak imha etmelerini veya AB dışına satmalarını isteyince ortalık karışmış. Advanta adlı firma tarafından kendilerine satılan tohumlar nedeniyle yaklaşık 4.5 milyon dolar zarara uğradıklarını iddia eden çiftçiler tazminat istemişler. Ne hikmetse İngiltere hükümeti de kandırıldığını iddia eden 500 çiftçinin zararını tazmin etmeleri için bir sebep olmadığını söylemiş. Oysa Türkiyede olsa off-shorezedelerin tazminat kararnamesinin bir kenarına 4.5 milyon dolarlık bir madde sıkıştırılır, daha fazla mahsul için risk alan çiftçilerin derdi de çözülebilirdi. 30 MİLYON DESTEKLEMEDEN KAZANIYOR Şekerpancarına yapılan ödeme ise Türkiyede değil, ABDnde Kongre Denetçilerinin dikkatini çekmiş. Clinton döneminde hızlı artış gösteren bu sübvansiyona tabi olan Şeker Üreticileri Birlikleri ise süt üreticileri ve tütüne verilen desteğin yanında kendilerininkinin önemsiz kalacağını savunuyorlarmış. Özetle konu tarım olunca dünya üzerindeki tartışmalar fazla değişik değil. Türkiye de bu gündemde hak ettiği yeri alıyor. Bu sebeple de çiftçileri veya tarım kesimini daha fazla para istiyor diye suçlamak bize anlamlı gelmiyor. Kendi faydasını maksimize etmek insanoğlunun en belirgin özelliklerinden biri. Türkiyenin problemi ise farklı. Cuma günü isyan eden tarım üretici birliklerinden bir tanesinin başkanının söylediği gibi, tarımdaki 30 milyon kişinin kaderiyle oynanması asıl bizim problemimiz. 65 milyonluk bir ülkede 30 milyon kişi hayatını, tarımdan ve daha önemlisi destekleme fiyatları ile devletten kazanıyorsa, asıl yanlışlığı bu sistemde aramamız lazım. İSPANYOL BAŞARMIŞ Örneğin İspanyada aktif nüfusun yaklaşık yüzde 9u tarımda çalışırken, ülkemizde bu oran yüzde 40 seviyelerinde. İspanya 1980 yılında yüzde 17.1 olan oranı 20 yıl içinde yüzde 9lara kadar indirmeyi başarmış. Sonuç olarak 40 milyon nüfuslu İspanyanın bir yıllık toplam üretimi 500 milyar doları aşarken, bu rakam 65 milyon nüfuslu Türkiyenin yıllık üretiminin yaklaşık iki buçuk katı. İspanyanın bu başarıyı kaydederken en büyük şansı tarımla uğraşan, köylü nüfusun yaşlı olması idi. Ülkemizde ise, tarımla uğraşan, çoğu gençlerden oluşan gizli işsizlere yeni becerilerin kazandırılması, eğitilmesi gerekiyor. Bu da yapısal önlemlerin alınması ve uzun vadeli politikaların ısrarla uygulanması ile mümkün olabilir. İşte galiba biz de her zaman olduğu gibi burada takılıp kalıyoruz. Kendimizi 3-5 yıl sıkmak yerine, her yıl bir ay başımızın ağrımasını yeğliyoruz. Ancak unuttuğumuz nokta, tarım başımızı ağrıtan ve ağrıtacak onlarca konudan sadece bir tanesi ve maalesef her yılın sadece 12 ayı var. | ||||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||