Home page
Haber Menüsü


 
Türkiye orta ve uzun vadede kazançlı
 
Siber terör kısa vadede ihracat, turizm ve enflasyonla mücadeleyi tehdit ediyor. Ancak, Türkiye’nin Avrasya coğrafyasındaki konumu orta vadede önemli kazanımlar getirecek.
 
Kerem Alkin
NTV-MSNBC
 
14 Eylül—  Dünya tarihi açısından yeni bir kilometre taşı niteliğindeki 11 Eylül trajedisi, Türkiye’yi yakından ilgilendiren bir dizi gelişmeyi gündeme getirecek. Türkiye’nin gerçekleşen bu terörist eylem sonrasında ekonomik ve politik avantaj ve dezavantajları adeta şimdilik birbirini dengeliyor gözüküyor. İbrenin nereye döneceğini zaman gösterecek.

   
 
       
   
MSNBC News ING Barings: Petrol fiyatlarıyla enflasyon tırmanacak
MSNBC News IMF'ye 2002 ödemeleri ertelenebilir
MSNBC News 'En çok zarar Türkiye ve Brezilya'ya'
MSNBC News Köhler: Felaketin etkisi kısıtlı olacak
MSNBC News Kemal Derviş: Hazırlıklıyız
MSNBC News Saldırılar ekonomiyi de etkileyecek
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  ABD hemen hemen 2 yılı aşkın bir süreden bu yana, New York ve Washington’da gerçekleşmiş olan bu terör eylemleri ile ilgili riskleri ve ihtimalleri sık sık gündeme getirmekteydi. Bu konuda en çarpıcı toplantı 1999 yılı Temmuz ayında Almanya’da gerçekleşen G-7 toplantısıydı.
       Dünyanın önde gelen yedi ekonomisinin liderlerinin gerçekleştirdiği bu toplantıda, ABD dünya ekonomisinin yeterince büyümemesinden ve gelişmekte olan ekonomilerdeki fakirleşmeden duyduğu rahatsızlığı dile getirmişti.
       Buna göre, dünya ekonomisini oluşturan pastanın büyüklüğü 35 trilyon dolardı ve pastanın arzu edilen tempoda büyümemesinin yarattığı sorunlar bir yana, bu 35 trilyon dolarlık pastanın yüzde 70’e yakın bir kısmını G-7 ekonomilerinin elinde bulundurmaları, kalan yüzde 30’luk payın ise dünya nüfusunun yüzde 85’i tarafından paylaşılması endişe yaratıyordu.
       Çünkü, bu verilerin hepsi gelişmekte olan ülkelerin önemli bir kısmında, fakirleşmenin devam edeceği ve halkın yaşam standartlarının kısa vadede yükselmeyeceği ihtimalini kuvvetlendiriyor.
       
FAKİRLİKTEN KURTULMA OLASILIĞI AZALIYOR
       Bu sorunların yanısıra, küreselleşmenin işleyiş mekanizması gelişmekte olan ekonomilerden gelişmiş ekonomilere doğru bir kaynak akımının devam ettiği gerçeğini ortaya koyuyor ki, bu akım zaten kaynakları kıt olan gelişmekte olan ekonomilerde fakirlikten kurtulma ihtimalini zayıflatıyor.
       ABD, dünya ekonomisindeki bu tabloyu diğer 6 büyük ekonominin önüne koyarak, dünya ekonomisindeki bu yapıya, bu mekanizmaya seyirci kalınması halinde, gelişmekte olan ekonomilerdeki fakirlik ve sefalet sorununun milliyetçiliği, etnik çatışmaları sürekli besleyeceğini ve bu etnik çatışmaların ileride daha büyük coğrafyaları da etkileyebilecek bir sıcak çatışmaya dönebileceği tehlikesini de dile getirdi.
       ABD, ayrıca gelişmekte olan ekonomilerin zayıf yapılarının demokratik açılımları geciktirdiğini, halkların demokrasi taleplerinin çok yavaş geliştiğini ve bu nedenle ülkelerin önemli bir kısmının totaliter rejimler ile yönetilmesinden dolayı, bu ortamda terörün de gelişme sağlayacak, beslenebilecek bir ortam bulduğu uyarısını da değerlendirmelerine ekledi.
       ABD’nin iki yılı aşkın bir süreden bu yana dünyanın önde gelen ülkelerini uyardığı tehlikeler, ne yazık ki trajik bir olayla, ABD’nin iki önemli şehrinde gerçeğe döndü.
       
G-20’NİN OLUŞUMU
       ABD’nin bu noktada, dünyanın içine sürüklenmekte olduğu üçüncü bir dünya savaşı riskinden kurtulabilmesi için, önerisi, ekonomik ve demokratik standartların yükseltilmesine yönelik çabalara ağırlık verilmesi yönünde oldu. Ancak, bu hedefin gerçekleştirilebilmesi için, aynı anda 100’e yakın gelişmekte olan ekonomiye ağırlık verilmesi mümkün değildi. Bu nedenle, pek çok gelişmekte olan ülkeye ekonomik ve demokratik standartlarını nasıl yükseltebileceklerine örnek teşkil edebilecek, değişik coğrafyalardan 9 gelişmekte olan ülke seçildi.
       Bu ülkeler, Arjantin, Brezilya, Suudi Arabistan, Güney Afrika, Türkiye, Rusya Federasyonu, Çin, Güney Kore, Hindistan’dı ve zaten bu ülkelerin toplam nüfusu dünya nüfusunun yüzde 65’ini, gelişmekte olan ekonomiler nüfusunun da yüzde 90’ını ifade ediyordu. Ancak, bu ülkeler içinde de tümünün ekonomik ve demokratik standartları birbirine eşit değil. Dolayısı ile aralarından bir veya ikisine daha fazla destek verilmesi gerekiyordu.
       Bu noktada, bu 9 ülke arasında ekonomik ve demokratik standartları en kısa sürede evrensel standartlara yükseltilebilecek olan ülkenin Türkiye olduğu gözlendi ve AB’nin 1999 yılının aralık ayında Helsinki Zirvesi’nde Türkiye’yi tam üye adayı ülkeler arasına alması ve IMF ile Dünya Bankası’nın desteği ile 1999 yılı sonunda hayata geçirilen 3 yıllık enflasyonla mücadele programı ile Türkiye’nin ekonomik ve demokratik standartlarını yükseltmeye yönelik çabalar hızlanmış oldu.
       
SİYASETÇİ DİRENCİ ÜLKEYİ ZORA SOKTU
       Türkiye’de son 50 yıldır kemikleşmiş olan siyasi yapı, gerçekleştirilmeye çalışılan ekonomik ve demokratik reformları kendi varolma nedenini ortadan kaldıran gelişmeler olarak gördü ve siyasetin reformlara gösterdiği direnç, Türkiye’yi zora soktu. Kasım ve şubat krizlerinin yaşanmasına yol açtı.
       Türk toplumunun reformlara gösterdiği destek ve yolsuzluklar ile mücadelenin hızlanması, siyasetin direncini kırdı ve ekonomik ve demokratik reformlar, zaman zaman aksasa da, yeniden ivme kazandı. ABD’nin uzun süredir uyardığı terör, ABD’yi vurdu. Ve, bu noktada, terörün dünyadan temizlenmesi için dünyadaki fakirlikle mücadelenin kaçınılmaz olduğu bir kez daha tescillendi.
       Terörü dünyada kurutmak için eğer gelişmekte olan ekonomilerde ekonomik ve demokratik standartların yükseltilmesi gerekiyor ise, Türkiye’de başlanmış olan reform sürecinin başarıya ulaşması ve Türkiye’nin yeni yüzyılın yeni ‘yıldız ülkesi’ olarak diğer gelişmekte olan ülkelere tanıtılması gerekiyor.
       Bu nedenle, ürkütücü boyutlardaki bu terör hareketi, Türkiye’deki reform çalışmalarına Batılı ülkelerin vereceği desteği arttıracaktır. Bu durum, bir anlamda öncelikli avantajı oluşturuyor.
       Bu noktaya kadar yapılan analizler orta ve uzun vadeli süreçleri ifade ediyor, denilebilir. Önümüzdeki kısa vadede ise, Türkiye’yi bekleyen gelişmeler konusunda önemli görüş ayrılıkları olduğu bir gerçek. Aynı durum, uluslar arası alandaki uzmanlar açısından da geçerli.
       
İHRACAT GELİRİ AZALABİLİR
       Türkiye yaşadığı iki krizden ihracata dayalı bir büyüme stratejisi ve turizmden gelecek 10 milyar dolara yakın döviz geliri ile kurtulmaya çalışıyor. Dolayısı ile dünya ekonomisinde yaşanacak dalgalanmalar, Türkiye’nin ihracattan beklediği döviz gelirini etkileyebilir.
       Yaşanan trajik terör eylemi sonrasında, uluslar arası uzmanların dünya ekonomisi ile ilgili görüşleri dalgalanıyor. Uzmanların bir kısmı, ABD ekonomisinde geçen yılın sonlarından beri hissedilen durgunluğun daha da derinleşmesi endişesini gündeme getiriyorlar. Çünkü, ABD terör korkusunu aşamaz ve bu nedenle halkın alışveriş merkezlerine olan ilgisi, tüketim ilgisi terör nedeniyle daha da yavaşlarsa, zaten tüketimdeki daralma nedeniyle sıkıntı yaşayan Amerikan ekonomisinde sıkıntı daha da artacak.
       Bu noktada, ABD’de tüketimin daralması, ABD’deki ekonomik büyümeden etkilenen Latin Amerika ve bazı Asya ekonomilerini derinden etkileyecek. Arjantin ve Tayvan gibi ülkelerin sıkıntı yaşaması, gelişmekte olan ekonomiler açısından yeni sorunları gündeme getirebilir. Ancak, Türkiye açısından gerek kota sorunu, gerekse de pazara ulaşabilirlik açısından ABD henüz büyük bir pazar değil. Toplam 2.5 milyar dolarlık bir ihracat geliri söz konusu.
       Oysa, Türkiye’nin esas ihracat pazarı Avrupa olduğundan ihracatta önemli bir sıkıntı yaşamayabiliriz. Çünkü, AB üyesi ülkeler ABD’nin sıkıntıları nedeniyle dünya ekonomisindeki ihracat performanslarını arttırabilir ve bu nedenle AB ekonomilerinde büyüme ve tüketim canlanabilir. Bu canlanma, Türkiye’nin ihracatını olumlu yönde etkileyecektir.
       Ayrıca, dolaın Euro karşısında değer kaybetmesi de, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne yönelik ihracatını destekleyecek. Eğer, doların uluslar arası piyasalardaki değer kaybı iç piyasaya yansırsa, Türkiye’nin hammadde, ara mamül ve yatırım malı ithalat maliyetleri de azalacaktır.
       
TERÖR ENDİŞELERİ DURULURSA...
       ABD’ye en fazla ihracat gerçekleştiren hazır giyim, tekstil, konfeksiyon ve dayanıklı tüketim malı şirketleri ise, kotaları delmek veya aşmak için bir süredir ABD içerisinde üretime ağırlık vermeye veya ABD’ye dönük üretimlerini, ABD’ye ihracat yapmakta zorlanmayan diğer ülkelere kaydırarak, onlar üzerinden ABD’ye ihracat yapmaya başlamışlardı. Dolayısıyla, ABD’de terör endişeleri durulur ve tüketimde önemli bir daralma yaşanmazsa, ABD’ye yönelik ihracat gelirinde de önemli bir daralma yaşanmayabilir.
       Turizmde ise, ABD’nin önderliğinde NATO’nun gerçekleştireceği muhtemel bir misillemenin Türkiye’ye uzak bir coğrafyada olup olmayacağı büyük önem arz ediyor. Türkiye etkilemeyen bir coğrafyada gerçekleşecek olan bir hesaplaşma, turizm gelirlerini daha az olumsuz etkileyecektir. Eğer, Türkiye’yi yakından etkileyen bir coğrafya söz konusu olursa, terör endişesi ile turist sayısındaki azalma, iyi bir turizm yılı geçirmeyi arzu eden Türkiye’nin yıl sonu turizm geliri hedeflerinde 1-2 milyar dolar arası bir olumsuz sapma yaratabilir. Bu nedenle, önümüzdeki günlerde hangi coğrafyaya bir müdahale yapılacağı, Türkiye’nin turizm gelirlerini de yakından etkileyecek.
       
ENFLASYONLA MÜCADELE
       Kasım ve şubat krizlerinden sonra terk edilen 3 yıllık enflasyonla mücadele programının yerine hayata geçirilmiş olan ‘Güçlü Ekonomiye Geçiş’ Programının en önemli virajı döneceği sonbaharda, ABD’de yaşanan terör korkuttu.
       ABD, bu dönemde kendi iç sorunlarına odaklanırken, IMF, Dünya Bankası ve diğer uluslar arası kuruluşlar ve uluslar arası finans çevrelerini Türkiye’ye destek olmaları konusunda motive eden ABD’nin kendi sorunlarıyla boğuşması, Türkiye’nin bu zorlu enflasyonla mücadele programını götürebilmek için hedeflediği dış borçlanmayı tehlikeli bir hale getirebilir.
       Bunun yanısıra, ABD’nin terör hareketine karşı gerçekleştireceği missileme Türkiye’ye yakın bir coğrafyada gerçekleşir ise, uluslararası finans çevrelerinin Türkiye’ye kredi açmak konusundaki tavırları sertleşebilir.
       Bu nedenle, uluslararası alanda bu terör nedeniyle ortaya çıkan gerginlik, yıl sonuna kadar gelişmekte olan ekonomilere sağlanan kredileri zorlaştırır ise, Türk Hazinesi’nin yurtdışında gerçekleştirmeyi hedeflediği tahvil ihraçları yoluyla dış borçlanma ertelenir ise, Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı’nın başarılı olması için gerekli olan yabancı kaynak sağlanamayabilir. Bu nedenle, ABD’nin gerçekleştireceği misillemenin Türkiye’ye uzak bir coğrafyada olması Türkiye’ye rahatlatacaktır.
       
IMF MÜSAMAHA GÖSTERMELİ
       Bu noktada, NATO’nun aldığı karar, Türkiye’yi diğer NATO ülkeleri ile birlikte sıcak bir çatışmaya yönlendirir ise, reel sektörü krizden kurtarmak için bütçe harcamalarını artırıp artırmamak, vergi gelirlerinden fedakarlık edip etmemek konusunda tereddütleri olan Türkiye kendisini kamu harcamalarını arttırıcı askeri harcamalarının içinde bulacak.
       Bu nedenle, yılsonu bütçe hedefleri performansı olumsuz olur ise, ortaya çıkan beklenmedik durum nedeniyle IMF’nin gereken toleransı göstermesi gerekiyor. Türkiye, kamu harcamalarında muhtemel bir artış riskini gayet iyi gördüğünden, 10. gözden geçirme toplantıları nedeniyle Ankara’da temaslarda bulunan Kahkonen başkanlığındaki IMF Heyeti’nden ek kaynak talebi gündeme geldi.
       ABD’ye yönelik terörün uluslar arası boyutuna göre, IMF şimdilik Türkiye’ye yönelik ek mali yardım gerekmediği görüşünü benimserken, Türkiye’nin daha önce IMF’den aldığı krediler nedeniyle 2002 yılında ödemesi gereken ana para ve faizin ertelenebileceği ihtimali gündeme geldi.
       Dolayısı ile, eğer ABD’nin terör nedeniyle suçlu gördüğü kişi veya örgütlerin konuşlandığı coğrafya Türkiye’den ne ölçüde uzak olursa, uluslar arası finans çevrelerindeki yatırımcılar ile, doğrudan yatırım amaçlı yabancı sermayenin ilgisi de o ölçüde yüksek olacak.
       Bu nedenle, Türkiye terör krizini kendisinden uzak bir bölgedeki gelişmeler ile atlatmayı başarır ise, enflasyonla mücadele programının başarısı için gerekli olar doğrudan yatırım ve portföy yatırımları amaçlı yabancı sermayenin Türkiye’ye çekilmesi ihtimali artacak. Terör olayına yönelik operasyonlar Türkiye’ye yakın bir coğrafyada gerçekleşir ise, kısa vadede yabancı sermaye çekme ihtimalimiz zayıflayacak.
       
DÜNYA NE KONUŞUYOR ?
       Dünya, ağırlıklı olarak bu terör hareketinin ABD ekonomisini nasıl etkileyeceğini konuşuyor. Terörün yarattığı korku kısa zamanda giderilir ise, Amerikan halkında terör endişesi ile ortaya çıkabilecek tüketim daralması uzun soluklu olmayabilir.
       New York ve Washington senatörlerinin talepleri çerçevesinde, Amerikan Yönetimi, her iki şehirdeki zararların karşılanması ve bu terör olayları esnasında görevi başında şehit olan kamu görevlilerinin ailelerine ödenmek üzere 20 milyar dolarlık bir kamu kaynağını kullanma kararı aldı. Ayrıca, Pentagon’un ve Dünya Ticaret Merkezi’nin yeniden inşası için düğmeye basılması bekleniyor.
       Bu nedenle, Amerikan Ordusu’nun dış ülkelerdeki faaliyetlerinin arttırılması, içeride güvenlik önlemlerinin arttırılması, New York şehrinin yıkılan yerlerinin yeniden imarı nedeniyle ABD ekonomisinde savunma ve inşaat sektörlerinde bir hareketlenme yaşanacak. Bu hareketlenmenin, ABD ekonomisinde durgunluk sürecinden çıkmaya az da olsa bir katkısı olması bekleniyor.
       
SİGORTA VE HAVACILIK ZORLANACAK
       Ancak, ABD ekonomisi için iyimser beklentilerin havayolu ve sigorta şirketleri için olduğunu söylemek zor. Tahminler sigorta şirketlerinin bu terör olayları nedeniyle, 15 ile 35 milyar dolar arasında bir ödeme yapacaklarını gösteriyor. Sadece ABD’li sigorta ve reasürans şirketleri değil, dünyanın önde gelen ve Avrupa menşeli sigorta ve reasürans şirketleri de önemli ödemeler yapacaklar. Bu nedenle, bazı sigorta şirketlerinin iflas edebileceği, bunun sonucunda dünyada sigorta primlerinde astronomik artışlar olabileceği ifade ediliyor. Uluslararası finans çevreleri zararın netleşmesini merakla bekliyorlar.
       ABD’nin kendi hava sahasına yönelik uçuşları yasaklaması ve bu nedenle uluslar arası hava taşımacılığında ortaya çıkan aksaklıklar nedeniyle, yolculara ödenecek tazminat ve oluşan zararların bedeli ise 10 milyar dolar civarında tahmin ediliyor.
       Bu nedenle, uluslararası hava yolu şirketlerinin karlılıklarında ciddi bir azalma olacak. Bunun bir sonucu olarak, terör dehşeti sonrasında, açılma kararı alan dünya borsalarının hemen hemen tümünde en fazla değer kaybına uğrayan hisse senetleri sigorta ve hava yolu şirketlerinin kağıtları oldu.
 
       
    TOP5 Bankaların kara tahtaları siliniyor  
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları