|
11 Eylül TÜSİADın Türkiyede demokratikleşme Perspektifleri ve AB Kopenhang Siyasal Kriterleri çalışmasının unsurlarından olan Düşünce özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılması paketi, dün Ankarada düzenlenen basın toplantısıyla tartışmaya açıldı. TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Tuncay Özilhan, partilerarası uzlaşma komisyonunun geniş çaplı bir Anayasa değişikliği üzerinde anlaşmış olmasını anlamlı bir gelişme olarak nitelerken, Mecliste grubu bulunan tüm siyasi partileri, Türkiyenin önünü açacak dönüşümlerin gerçekleştirilmesinde katkıda bulunmaya çağırdı. |
Arseven Anayasa'dan emin |
|||
İçinde bulunduğumuz derin ekonomik ve siyasal krizi aşmak, Türkiyeyi krizler üretmeyen bir yapıya kavuşturmak için, yapılması gereken reformlar ile ABye tam üyelik yolunda gerçekleştirmek zorunda olduğu reformlar tümüyle örtüşüyor. İşte bu gerçek bize çok zor koşullar altındayken tarihi bir fırsatın kapısını aralıyor. Öyleyse üyelik süreci geniş açılı bir yaklaşımla, Meclisimizde temsil edilen siyasi partilerin politikalarının ve günün siyasi ve ekonomik şartları üzerinde ülkemizin orta ve uzun dönemli stratejik çıkarları açısından ele alınmalıdır.
TUNCAY ÖZILHAN TÜSİAD Başkanı |
TÜSİAD Başkanı Özilhan, Ankara Sheraton Oteldeki toplantıda yaptığı konuşmada, ABnin, gerek demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları boyutuyla, gerekse piyasa ekonomisi altyapısıyla, Türkiyenin küreselleşme projesinde her zaman bir referans noktası olduğunu belirtti. ABye tam üyeliğin Türkiye açısından gerçekleşmesi oldukça zorlu bir yol olarak gözüktüğünü kaydeden Özilhan, bunun da ABnin üyelik için öngördüğü standartları yerine getirmede karşılaşılan güçlüklerden kaynaklandığını ifade etti. Bu durumun yapısal nedenleri olduğu gibi, siyasi irade eksikliğinden ya da çeşitli çevrelerin AB üyeliği konusundaki isteksizliklerinden kaynaklandığını da vurgulayan Özilhan, şöyle devam etti: SİYASİ PARTİLERE ÇAĞRI Oysa içinde bulunduğumuz derin ekonomik ve siyasal krizi aşmak, Türkiyeyi krizler üretmeyen bir yapıya kavuşturmak için, yapılması gereken reformlar ile ABye tam üyelik yolunda gerçekleştirmek zorunda olduğu reformlar tümüyle örtüşüyor. İşte bu gerçek bize çok zor koşullar altındayken tarihi bir fırsatın kapısını aralıyor. Öyleyse üyelik süreci geniş açılı bir yaklaşımla, Meclisimizde temsil edilen siyasi partilelerin politikalarının ve günün siyasi ve ekonomik şartları üzerinde ülkemizin orta ve uzun dönemli stratejik çıkarları açısından ele alınmalıdır. ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ PAKETİ Dünya pazarlarında rekabet gücü yüksek, kendi insanına iyi yaşam eğitim ve sağlık imkanları sunmuş, demokrasiye, barışa, bireysel özgürlüklere sahip çıkmış bir ülkenin, her türlü iç ve dış tehdide karşı daha kuvvetli olacağının Türkiyede hep gözardı edildiğini belirten TÜSİAD Başkanı, daha sonra Anayasa değişikliği konusuna değindi. Partilerarası Uzlaşma Komisyonunun geniş çaplı bir Anayasa değişikliği üzerinde anlaşmış olmasının, Türkiyenin farklı kesimlerinin demokratik standartlarının yükseltilmesi ve AB üyeliğinin önemi konusunda uzlaşılmasının gösterilmesi açısından anlamlı bir gelişme olduğunu kaydeden Özilhan, şöyle konuştu: PARTİLERİN SAMİMİ OLMASINI İSTİYORUZ Şimdi önümüzde 17 Eylül tarihi var. Meclisimiz bu tarihte, Anayasa değişikliği paketini görüşmek üzere olağanüstü toplanacak. Bu değişiklik paketi üzerinde uzlaşılması, tarihi bir önem taşımaktadır. Mecliste grubu bulunan bütün siyasi partilerin, ABye üyelik ve demokratikleşme konularında samimimi olduklarına inanmak, Türkiyenin önünü açacak dönüşümlerin gerçekleştirilmesine katkıda bulunmakta kararlı bir tutum içinde olduklarını görmek istiyoruz. Yurt içinde ve dış dünyada kendilerine duyulan güveni büyük ölçüde yitirmiş bulunan siyasilerimizin önünde, bu güveni yeniden tesis etme yönünde çok büyük bir adım atma şansı bulunmaktadır. Meclisimizin, bu şansı elbirliği ile kullanarak, kriz eğrisinin yönünü değiştirmeye güçlü bir katkıda bulunacağını umuyoruz. ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİNİ ÖNEMSİYORUZ TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Parlamento İşleri Komisyonu Başkanı Mustafa Koç, Başkan Özilhandan sonra söz alarak, Anayasa değişikliği önerilerini son derece önemsediklerini vurguladı. Koç, içerdiği diğer düzenlemeler açısından düşünce ve ifade özgürlüğü alanında da olumlu değişiklikler içeren bu paketin, Meclis genel kurulunda hiç bir sınırlamaya yer verilmeden kabul edileceğini umuyoruz dedi. Mustafa Koç, uygar dünyada bireylerin artık kul değil, toplumun kurucu ögesi konumundaki sorumlu yurttaşlar olduğunu ve geleceğe ilişkin daha fazla söz sahibi olmak istediğini bildirdi. Türkiyede birey ve devlet ilişkileri bu standardın altında kalırsa yaşam kalitesinin de dünya standartlarına yükseltilemeyeceğini dile getiren Koç, düşünce özgürlüğünün de bu çerçevede ele alınması gerektiğini ifade etti. Türkiye, AB ile yol ayrımında DÜŞÜNENLERİN HAPSEDİLMESİ İnsanları açıkça şiddete ve suça teşvik eden veya kişisel haklara tecavüz içeren ifadeler hariç, tüm düşüncelerin kamuya duyurulmasının demokrasinin işlemesini engellemediğini vurgulayan Mustafa Koç, tam tersine bunun toplumsal uzlaşma ve hoşgörüyü attırtığını söyledi. Basın özgürlüğünün de aynı titizlikle korunması gerektiğini kaydeden Koç, gazetecileri, öğretim üyeleri ve yazarları düşünceleri yüzünden mahkemeye çıkarıp hapse atmanın, demokrasi düzeyini aşağı çekip ülke saygınlığına zarar vermekten başka bir sonuca ulaşmadığını anlattı. MECLİS AB SORUMLULUĞUNU TAŞIYOR Koç, Anayasa değişikliği konusunda şu açıklamada bulundu: Parlamentomuz omuzlarında, ülkemize siyasi liberalleşmenin ve ABnin yolunu açacak düzenlemeleri gerçekleştirme sorumluluğunu taşımaktadır. Bu bağlamda Meclis gündemine gelecek olan Anayasa değişikliği önerilerini, son derece önemsiyoruz. İçerdiği diğer düzenlemeler açısından düşünce ve ifade özgürlüğü alanında da olumlu değişiklikler içeren bu paketin, Meclis genel kurulunda hiçbir sınırlaaya yer verilmeden kabul edileceğini umuyoruz. Koç, Anayasa paketinden sonra zaman kaybetmeden tüm yasaların gözden geçirilerek, düşünce ve ifade özgürlüğünü kısıtlayan hükümlerin, çağdaş, demokratik normlara ve uluslararası belgelere uyumlu bir şekilde düzenlenmesini de istedi. AİHMDE 22 DAVANIN 18İNİ KAYBETTİK TÜSİAD Parlamento işleri komisyonu üyesi ve siyasi kriterler çalışma grubu başkanı Can Paker de konuşmasında, ABye üyelik sürecinde Türkiyeye en çok prestij kaybettiren konuların başında, düşünce ve ifade özgürlüğü ihlallerinin geldiğini bildirdi. Paker, 1 Ağustos 2000 tarihi itibariyle düşünce ve ifade özgürlüğü konusunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) Türkiyeden 75 başvuru yapıldığını, karara bağlanan 22 davanın 18inin de Türkiye aleyhine sonuçlandığını belirtti. Paker, geri kalan davalarda da, benzer bir tablonun ortaya çıkmasının sürpriz olmayacağını vurgularken, bu durumda Türkiye, evrensel hukuk kurallarına uymayan ve avrupa insan hakları mahkemesinde sürekli dava kaybedip tazminat ödemek zorunda kalan bir ülke görünümüne sahip. Tüm bunlar, gerçekten düşündürücü bir manzara sergiliyor dedi. AYKIRI DÜŞÜNCE DEĞİŞİMİN MOTORUDUR Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu demokrasinin tarihsel gelişimini anlattı ve değişimlerin yumuşak ve kolay hale getirilmesinde muhalefetin rolüne dikkati çekti. Prof. Dr. Kalaycıoğlu halkın haber alma özgürlüğü ve buna dayalı tercih sürecinin, demokrasinin tanımında bulunduğunu söyledi. Prof. Kalaycıoğlu, Türkiyede sorunun bu noktada doğduğunu, doğal olan bu sürecin kimi zaman engellendiğini savundu. Değişik ve aykırı düşünce, yenilik ve değişimin motorudur diyen Prof.Dr. Kalaycıoğlu, düşünce özgürlüğünün gelişmiş demokrasilerde sadece iftira, fitne-fesat, tanrı hakkında kötü konuşma ve kişilik haklarına saldırı konularıyla sınırlı olduğunu anlattı. Bu sınırlamaların siyasal ifadelerden kaldırıldığını belirten Kalaycıoğlu, hatta bayrak yakmanın dahi düşünce özgürlüğü kapsamında olduğunu söyledi. DÜŞÜNCEYE KARŞI TORBA MADDELER Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Süheyl Batum, Türkiyede düşünce özgürlüğüyle ilgili birçok yasal düzenleme olduğunu belirterek, bu maddeler torba maddeler olarak görülür. Gerektiğinde herşeyi sokabileceğiniz, gerektiğinde hiçbirşey sokmayacağınız düzenlemeler bunlar dedi. Gerekli düzenlemelerin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından gösterildiğine işaret eden Prof. Batum, kararlara bakıldığında düşünce özgürlüğü, sadece işimize gelen düşünceler için değil, bize zararlı, huzursuz, şoke eden, rahatsız eden düşünceler için de geçerlidir diye konuştu. Söze geldiğinde şu ülkede de aynı madde var, bu ülkede de aynı düzenleme var dendiğini, ancak bu düzenlemelerin net ve hangi amaca yönelik olduğunun belli olduğunu anlatan Prof. Batum, bu torbaları ortadan kaldırıp Türkiyenin koşullarına uygun düzenleme yapmak zorundayız dedi. Prof. Batum şöyle devam etti: YARGIÇLARA DÜŞEN GÖREV Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi belirtiyor, şiddet içeren, kin-nefrete-düşmanlığa teşvik eden, silahlı mücadele ve başkaldırmaya teşvik eden, demokratik kuralları reddeden ve ırkçılık içeren söylemler konusunda sınırlama olabilir. Ama söylendiği yer, araçlar ve ortam da gözönünde bulundurmak zorunludur. Ayaklanmaya teşvik edici konuşma yapan da henüz dağıtılmamış bildiriyi hazırlayan da aynı aynı maddeden yargılanıyor. Bu sorunu esasen yargıçlar ortadan kaldırabilir, ama belirli nedenlerle bu işi çözememişlerdir. Zor ve şiddet kullanma yasaklansın düşünce açıklamak değil. kısıtlamada amaç kasıt, şiddet ve sövme olmalıdır. YASAKLANMIŞ DİL Bu arada TÜSİADın düşünce özgürlüğü paketinde, Anayasadan Terörle Mücadele Kanununa kadar pekçok düzenlemede yapılması gerekli değişiklikler yeraldı. Pakette, Anayasanın başlangıç bölümü ve ilgili maddelerinin düşünce özgürlüğü çerçevesinde nasıl düzenlenmesi gerektiği belirtildi. Bu doğrultuda genel sınırlama düzenlemesinin kaldırılması, her hak ve özgürlük için özel sınırlamalar getirilmesi, Yasaklanmış dil ibaresinin metinden çıkarılması, basın özgürlüğünün yeniden düzenlenmesi ve doğrudan sansür niteliğinde olduğu belirtilen Tedbir yoluyla dağıtımın önlenmesi usulünün de kaldırılması önerildi. TÜSİADın öneri paketinde Terörle Mücadele ve Türk Ceza Kanununun ilgili maddelerinin de değiştirilmesi istendi. ÖNERİLEN YASAL DÜZENLEMELER Pakette düşünce özgürlüğü çerçevesinde düzenleme yapılması gerektiği belirtilen diğer kanunlar şöyle sıralandı: Basın Kanunu, Disiplin Mahkemeleri Kuruluşu, Yargılama Usulü Disiplin Suç ve Cezaları Hakkındaki Kanun, Dernekler Kanunu, Küçükleri Muzır Neşriyattan Karuma Kanunu, Memleket İçi Düşmana Karşı Silahlı Müdafaa Mükellefiyeti Kanunu, Milli Eğitim Temel Kanunu, Polis Vazife ve Selahiyet kanunu, Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Sıkıyönetim Kanunu, Sinema, Video ve Müzik Eserleri Kanunu, Siyasi Partiler kanunu, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu, Askeri Ceza Kanunu ile Türkçeden Başka Yillerde Yapılacak Yayınlar Hakkında Kanun. MGKNIN DURUMU Daha sonra gazetecilerin sorularını yanıtlayan katılımcılardan Can Paker, hazırlanan kitapçıkta, Milli Güvenlik Kurulu ve laikliğin tanımının yer almadığının sorulması üzerine, bugünkü konunun düşünce özgürlüğü olduğunu söyledi. Prof. Batum ise daha önce MGK hakkındaki düşüncelerini açıkladıklarını, bu konunun ileride tekrar gündeme getirileceğini bildirdi. Gazetelerin kapatılması ve gazetecilerin hapse atılmasına ilişkin bir soru üzerine, Başkan Özilhan, TÜSİADın Türkiyede tartışılmasını istedikleri konuları gündeme getirdiğini belirtirken, Can Paker de TÜSİADdan gündemi takip edip, reaksiyon göstermesi beklenmemeli. TÜSİAD gündelik olaylarla değil, ilkelerle ilgilidir dedi. Mustafa Koç da, Anayasa değişikliği konusunda Parti temsilcileriyle yaptıkları görüşmelerin fevkalade olumlu geçtiğini, hem muhalefet hem de iktidar partilerinin değişikliklere destek verdiklerini ifade ettiklerini bildirdi. Koç, MHPde bu değişikliklere destek vereceğini ifade etti. Herhangi bir engel gözükmüyor diye konuştu. RECEP TAYYİP ERDOĞANIN DURUMU Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ilgili Anayasa Mahkemesine yaptığı başvuruya ilişkin soruyu ise Prof. Dr. Süheyl Batum yanıtladı. Anayasa Mahkemesinin bu konuda ne karar vereceğini bilemeyeceklerini kaydeden Batum, Ama benim şahsi kanaatim, Erdoğan şu anki mevzuata göre parti genel başkanı olamaz. Türkiyede düşünce özgürlüğünün önündeki bazı kısıtlamalar, mevzuatta kaldırılmalı. Bu hiç bir sınırlama olmasın değil ama uluslararası mevzuata uygun olsun açıklamasında bulundu. Mustafa Koç da, bu düşüncelere katıldığını belirtti. GARİH CİNAYETİ Öte yandan TÜSİAD Başkanı Tuncay Özilhan, toplantı çıkışında Üzeyir Garih cinayetine ilişkin soruyu yanıtlarken, soruşturma sonunda bir çok karanlık noktanın aydınlığa çıkacağına inandığını söyledi. Garihin büyük bir kayıp olduğunu kaydeden Özilhan, cinayetle ilgili net bir tablo ortaya konulmadı iddiaları için, Polis, birinci harekette çok çabuk ilan etti ve o açıdan da sıkıntılar yaşadı. Şimdi tekrar sıkıntı yaşamamak için dikkatli davranıyor, delil topluyor. Onun neticesinde bir açıklama yapılacak diye düşünüyorum dedi. Özilhan, cinayetle ilgili farklı senaryolar konusunda da, Ben şu yapı içinde düşünmüyorum. Soruşturma sonunda çok şeyi daha netlikle görme imkanı bulacağız diye konuştu. | |||
Ergenekonda 16 kişi daha gözaltında | |||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||