Home page
Haber Menüsü


TÜSİAD: Bir tür nominal çıpa sistemine geçelim
TÜSİAD’ın Hazine’deki reel sektör zirvesine sunulan raporunda, bir an önce bir tür ‘nominal çıpa’ sistemine geçilmesi istendi.
Ankara
NTV-MSNBC VE AJANSLAR
21 Ağustos— Türk Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD), uygulanmakta olan ekonomik programın yapısal boyutunda bir başarı yakalanmış olmasına rağmen, programın belirli bir nominal çıpasının olmaması nedeniyle dövizde aşırı dalga yaşandığını açıkladı. Hükümetin çıpa uygulamak için gerekli kredibilitiye sahip olmadığını, bunun da aşırı dalgalanmada payı olduğunu kaydeden TÜSİAD raporunda, “Bir an önce bir tür nominal çıpa uygulamasına geçilerek fiyat belirleme süreci sağlıklı bir yapıya kavuşturulmalıdır” denildi.

   
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  TÜSİAD Başkanı Tuncay Özilhan’ın, reel sektörün sorunlarının ele alındığı Hazine Müsteşarlığı’ndaki Finans ve Üretim Danışma Kurulu toplantısına sunduğu raporda, uygulanmakta olan ekonomik programın yapısal boyutunda makul bir başarı yakalanmış olmasına karşın, programın nominal çıpasının belirli olmayışının, özellikle döviz kurundaki aşırı dalgalanmanın devam etmesine neden olduğu, bu durumun doğal olarak fiyat belirleme sürecini olumsuz etkilediği ve krizden çıkışı geciktirdiği kaydedildi.
Reel sektör zirvesi: 500 milyon $ kaynak

       Raporda, döviz kurlarındaki artışın, genel anlamda bir döviz talebinden ziyade TL’den kaçışın işareti olduğu ifade edildi.
Bir an önce bir tür nominal çıpa uygulamasına geçilerek fiyat belirleme süreci sağlıklı bir yapıya kavuşturulmalıdır. Bu tüm sektörler için geçerli bir problemdir ve toplam talebin yeniden sağlanması durumunda bile önemini koruyacak bir problemdir.

       Burada genel makro dengelerin geleceğine dair belirsizliklerin rol oynadığı kaydedilen raporda, Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı’nın TL faizlerinin düşürülerek kamu borçlanmasının maliyetinin düşürülmesi ve büyümenin sağlanması temeline dayandığı hatırlatılarak, şöyle denildi:
       
NOMİNAL ÇIPA ÖNERİSİ
       “Faizlerin düşmesinin kurları yukarı itmesi durumundaysa, Merkez Bankası sadece aşırı dalgalanmalara müdahale edecek, kurlarda herhangi bir hedef gözetilmeyecekti. Ancak uygulamada, bu temel prensiplerden sapıldı. Kur artışları kontrol edilmeye çalışıldı ve bu endişeyle faizlerin aşağı çekilmesi gecikti. Kurların artacağı endişesiyle faizlerin yukarıda tutulması ve Merkez Bankası tarafından piyasaya düzenli olarak döviz satılması, kur artışını frenlemediği gibi özellikle iç borcun bu reel faiz düzeyinde uzun süre sürdürülemeyeceği endişesiyle kurları yukarı itti. Bir an önce bir tür nominal çıpa uygulamasına geçilerek fiyat belirleme süreci sağlıklı bir yapıya kavuşturulmalıdır. Bu tüm sektörler için geçerli bir problemdir ve toplam talebin yeniden sağlanması durumunda bile önemini koruyacak bir problemdir.”
İç borçun sürdürülebilirliği, eğer daha yukarıda bir enflasyon hedefi gerektiriyorsa, bu hedef toplum kesimleriyle açıkça paylaşılmalı ve belirsizlik azaltılmalıdır.

        Raporda, nominal çıpa uygulamasının finans-reel sektör ilişkisini de bir ölçüde rahatlatabilecek bir gelişme olacağı, kontratların vade ve fiyatlandırmalarında risk primini azaltacağı ifade edildi.
       Raporda, bu çerçevede son Niyet Mektubunda belirtilen enflasyon hedeflemesi uygulamasının kur istikrarını nasıl sağlayacağı, reel kurun hangi düzeyde makul bir dinamiğe oturacağı konusunun tartışılaması gerektiği belirtildi.
       “İç borçun sürdürülebilirliği, eğer daha yukarıda bir enflasyon hedefi gerektiriyorsa, bu hedef toplum kesimleriyle açıkça paylaşılmalı ve belirsizlik azaltılmalıdır” denilen raporda, enflasyon hedeflerinin gerçekleşen iç borç faizleri ile tutarlı hale getirilmesi gerektiğine işaret edildi.
       
“SİYASİ İSTİKRARSIZLIK SÜRECEK”
       Raporda, TÜSİAD’ın üyeleri ile gerçekleştirdiği periyodik anket sonucunda, siyasi istikrarsızlığın devam edeceği, ancak siyasi istikrarsızlığın temelde Siyasi Partiler Yasası ve Seçim Kanunu’nun yetersizliği ile ilgili olduğu, ayrıca devletin yeniden yapılanmasının kamu yönetim etkinliği ve siyasi istikrarı olumlu etkleyeceği izleniminin elde edildiği kaydedildi.
       Raporda, “TÜSİAD olarak, ilgili iki kanunda değişiklik yapılmadan seçime gitmenin siyasi istikrar-ekonomik istikrar ilişkisini değiştireceği kanısında değiliz” denildi.
       Son on yıl içinde başarıya ulaşmamış uyum programlarının, sürekli olarak kayıtlı kesim üzerinden ek vergi almak suretiyle kamu dengesi arayışında olduğu ifade edilen raporda, şöyle devam edildi:
Krizin varmış olduğu nokta ve işgücü maliyetleri dikkate alındığında, öncelikle, işgücü maliyetleri içinde oldukça yüksek düzeye ulaşmış olan istihdam vergilerinin indirilerek AB ortalamalarına doğru çekilmesi gerekmektedir.

       “Bu belki de kaçınılmaz yaklaşım kayıtlı kesimi önemli derecede yormuştur. Vergi tabanının bir an önce genişletilmesi ve bu yönde gerçekleştirilecek politika ve somut uygulamaların kamuoyu ile şeffaf bir şekilde paylaşılması gerekmektedir. Belli bir kaynaktan sürekli vergi almak, kaynağın tamamen ortadan kalkmasına ve faaliyetin informel devam etmesine neden olabilmektedir. Krizin varmış olduğu nokta ve işgücü maliyetleri dikkate alındığında, öncelikle, işgücü maliyetleri içinde oldukça yüksek düzeye ulaşmış olan istihdam vergilerinin indirilerek AB ortalamalarına doğru çekilmesi gerekmektedir.”
       
“VERGİ POLİTİKASINDA DÜZELTME”
       Vergi politikası alanında yapılacak iki düzeltmenin de, her iki sektörün (finans-reel sektör) sorunlarına çözüm üretmek konusunda yararlı olacağının düşünüldüğü kaydedilden raporda, bunların, “geçici vergi ödeme sürelerinin uzatılması ve gayrımenkul ve iştirak hissesi satışlarında doğacak kazançlara vergi istisnası getirilmesi” olduğu ifade edildi.
        Yaşanan krizler nedeniyle büyük ölçekte talep daralmasının oluştuğu da kaydedilen raporda, finansal sistemin aksaması sebebiyle kurdan sağlanan rekabet avantajının istenen ölçüde değerlendirilemediği belirtildi.
       Raporda, mali krizler sonucunda bankacılık sektöründe ortaya çıkan güven sorunu nedeniyle kredi olanaklarının ciddi ölçüde daralmasının, akreditif, teminat mektubu ve benzeri bankacılık hizmetlerinin durma noktasına gelmesinin, ekonominin bütününü etkilediği gibi imalat sanayiinde faaliyet gösteren firmaları olumsuz yönde etkilemeye devam ettiği de kaydedildi.
       Şubat krizi sonrası kurun serbest dalgalanmaya bırakılmasının TL’nin hızlı değer kaybı sonucunu getirdiği, oluşan belirsizlik ortamı nedeniyle fiyat belirsizlikleri, tahsilat sorunları ve ithal ara malı kullanan sektörlerde yüksek maliyet artışları ve ikmal sorunlarının ortaya çıktığı hatırlatılan raporda, uygulanmakta olan kur çıpasına dayalı ekonomik istikrar programının hedefleri ile tutarlı olarak bağlanan uzun dönemli kontratların yerine getirilmesinde, önemli sorunlar oluştuğuna dikkat çekildi.
       Yaygın biçimde kontrat iptalleri ve ödeme problemleri yaşandığı belirtilen raporda, bu durumun reel sektör temsilcileri ile yapılan temaslarda halen sürdüğünün beyan edildiği ifade edildi.
       Raporda, ortak diğer sorunlar ise “ihracatta KDV geri ödeme süresinin uzunluğu, genel olarak kazanan sektörlere teşvik ihtiyacı, maliyeti yükseltip rekabet gücünü düşüren yüksek vergi oranları ve ithal mallara karşı koruma ve haksız rekabeti önleme düzenlemelerindeki eksiklikler ve gecikmeler” olarak sayıldı.
       
SORUNLU KREDİLER
İçinde bulunduğumuz sorunları, ne kadar vahim olursa olsun aşacağımıza inanıyoruz. Bu inanç ekonomi bürokrasisi, piyasalar, iş alemi ve bankacılık sektörünün ulaşmış olduğu bilgi birikimine güvenden kaynaklanıyor.

       Raporda, kriz sonrasında yaşayabilecek nitelikte olan, ancak likitide problemine bağlı sıkıntı yaşayan firmaların sorunlu kredilerin çözülmesi sürecinde, finans sektörü ve reel sektörün koordineli davranması gerektiği de vurgulandı.
       Raporda, bu çerçevede ele alınabilecek çözümlerin “kredi sürecinde sağlanabilecek esneklikler ile yeniden yapılandırma sürecine getirilecek çözümler” olarak sıralanabileceği ifade edildi.
       
“KREDİ SÜRECİNDE ESNEKLİKLER”
       Raporda, diğer sorunlara da değinilirken, banka-şirket ilişkilerinde en fazla problem yaratan hususun, “karşılıklar” kararnamesine yeni getirilen ve bankalar açısından önemli ölçüde sıkıntı yaratan düzenlemeler olduğuna işaret edildi.
       Raporda, bu çerçevede öncelikle kanunda tarif edilen 90 günlük temerrüt halinin, kamu alacaklarının yıl başından beri ödenmediği, fiyat farkı kararnamelerinin aylardır bekletildiği göz önüne alınarak, kriz ortamından bağımsız olarak yeniden gözde geçirilmesi ve an az 180 güne çıkarılması gerektiği vurgulandı.
       
“NE KADAR VAHİM OLURSA OLSUN...”
       Raporda, bu kapsamda çözüm arayışına giderken, benzer süreçleri yaşayan ülkelerden edinilen tecrübeler kapsamında, sorunlu kredilerin çözümlenmesinde sağlam bir hukuki temelin gerekli olduğu belirtildi.
       TÜSİAD raporunda, söz konusu sürecin “şeffaf ve hesap verebilen bir yapıda olması, yeniden yapılanmayı destekleyecek vergi mevzuatının geliştirilmesi, mali ve kurumsal yeniden yapılandırmanın paralel olarak ele alınması, söz konusu çözüm paketinin istisnai bir uygulama olarak algılanması” olarak sıralandı.
       Öte yandan raporun son bölümünde “içinde bulunduğumuz sorunları, ne kadar vahim olursa olsun aşacağımıza inanıyoruz” denilirken, bu inancın ekonomi bürokrasisi, piyasalar, iş alemi ve bankacılık sektörünün ulaşmış olduğu bilgi birikimine güvenden kaynaklandığı kaydedildi.
       
    TOP5 Bankaların kara tahtaları siliniyor  
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları