Home page
Haber Menüsü


Kerem Çalışkan
Yazara e-mail göndermek için fotoğrafa tıklayınız.
 
Derviş’in partisine kim girer?
 
Türkiye kabuk değiştiriyor. Yenilenme isteği güçleniyor. Ancak siyasette yenilenmenin en kritik sorusu henüz yanıtını bulmuş değil. Siyaseti ‘kirlenmiş’ olarak gören Türkiye’nin genç ve dinamik insanları siyaset yapmaya hazır mı?
 
 
7 Mayıs—  Anar’ın bir kamuoyu araştırmasına göre Kemal Derviş bağımsız bir siyasi parti kursa, destek vereceklerin oranı yüzde 50-60 civarında çıkıyor. Bu daha önceki “hiçbir partiyi beğenmeyen” yüzde 50’lik kitleyle örtüşüyor. Türkiye gerçek bir “kırılma” ve “dönüşüm” noktasında. Ülkede siyasi yapı ve siyasi partilerin tümü, neredeyse halkın yüzde 50-60’lık bir çoğunluğunun gözünde ciddi olarak prestij kaybetmiş durumda. Türkiye her alanda ve öncelikle siyasette şiddetle “yenilenme” istiyor. Güzel!Ama nasıl?

   
 
NTVMSNBC Reklam  
 

 
Live Vote is temporarily unavailable.

       Türkiye belki sonbaharda, belki 2002 baharında, ama en geç bir sene içinde seçime gidecek gibi görünüyor. Mevcut hükümet Meclis’ten bazı reform yasalarını, partiler ve yeni seçim yasasını çıkarırsa hızla bir parlamento yenilenmesi kaçınılmaz görünüyor. Hatta yeni siyasi yapıların ortaya çıkmasını engellemek isteyen siyaset kurtları, buna izin vermemek için “baskın seçim” bile yapabilirler.
       Türkiye halkı ve kamuoyu hızlı duygusal iniş çıkışlara yatkındır. ABD’den gelip birden Türkiye’nin kaderini ve geleceğini adeta ellerine alan Kemal Derviş’in medyadaki ve halk arasındaki popülaritesi görülmemiş bir biçimde yükseliyor. Kemal Derviş herhangi bir yerde sokağa çıkıp, halkla konuşmaya başladığı zaman “sizi başbakan görmek istiyoruz” gibi sözlerin yanına artık “kurtar bizi Derviş Baba” sloganı da eklendi. Derviş halk ve medya tarafından resmen “gaza getiriliyor...”.
       
Live Vote is temporarily unavailable.

       Bu aynı zamanda Türkiye’de temiz ve güvenilir siyasete, açık ve şeffaf konuşmaya duyulan şiddetli özlemi de yansıtıyor. Derviş Türkiye’nin 21. yüzyıla yürüyüşünde belki kendisinin de beklemediği ve ummadığı kadar önemli ve ciddi bir misyonla yüzyüze: Türkiye’de ekonomik ve siyasi değişim ve ülkeyi global dünyaya, dünya 1. ligine taşıma misyonu...
       
       
KADRO, EKİP VE DESTEK
       
       Kemal Derviş gibi düşünen, siyasette yenilenme, ekonomide rasyonel atılım isteyen Türkiye’de belki milyonlarca insan var. Ama bunların büyük bir çoğunluğu mevcut siyasi yapının dışında. Yalnızca parlamentonun değil, siyasi partilerin de dışında. Çünkü siyasi partilere son yıllarda rant dağıtımından pay kapmak isteyen ve devletle, yerel yönetimlerle ihale işleri olan çevre ve kişiler yöneldi. Ayrıca KİT’lerde, belediyelerde iş bulmak umudu da partilere yönelişin ciddi bir motivasyonu oldu. FP ve MHP gibi “ideolojik kökenli” partiler ise 20-30 yıllık siyasi bir birikimin eski ve yeni kadrolarını barındırıyorlar. Bu partiler Türkiye’de taşradaki siyasi kamplaşmaların yarattığı ciddi bir geçmişe sahip. Belki de değişimi en zor olan kesimler.
       Bir de onun dışında “partisiz” yurttaşlar var. Bunlar çoğunlukta. Son zamanlarda kurulan “partisiz yurttaşlar hareketi” gibi sivil toplum inisiyatifleri de var. Sol kesimde ise DSP gibi taban örgütleri işlevsiz, CHP gibi taban örgütleri gittikçe bölünüp dağılan ve ÖDP gibi eski militan solun en tutucu ve bağnaz kesimlerini bağrında bulunduran siyasi kümelenmeler var.
       Burada dikkati çekmek istediğim nokta şu: Türkiye’de bugün siyasetten hoşlanmayan ve siyasetteki kirlenme nedeniyle siyasi yapıların tümünden kopup uzaklaşan bir kitlenin, siyasette değişimi sağlamak için siyaset yapmak zorunda olduğu ilginç ve çelişkili bir noktaya geldik.
       Daha kestirme ifade edersek şöyle denebilir: Siyasi partilerin tümünden nefret mi ediyorsunuz? Buyrun adam gibi işleyen çağdaş bir siyasi partiyi siz kurun! Böyle bir partinin ekibini toplayın. Taraftarlarını çağdaş bir anlayışla örgütleyin. Lider partilerinden şikayet mi ediyorsunuz? Liderin diktatöre dönüşmediği bir partiyi kurup işletin. Tüm üyelerin söz ve ifade hakkı olan, kararların demokratik biçimde alındığı bir siyasi yapıyı hayata geçirin!
       Türkiye’de bu tür arayışlar son zamanlarda hızlandı. Çeşitli siyasi oluşumlar, sivil inisiyatifler, sivil toplum kuruluşları ve çeşitli adlar altındaki siyasi gruplar biraraya gelip “ne yapmalı, yeni bir parti ve Türkiye nasıl kurtulur?” gibi konuları heyecanlı biçimde tartışıyor. Bunlar da iyi ve güzel adımlar. En azından benzer düşünen insanların biraraya gelmesini ve birlikte hareket etme deneyini geliştiriyor.
       Çünkü siyasi bir hareketin oluşmasındaki en büyük güçlük, insanların, ekiplerin ve kadroların birlikte uyumlu ve az kavgalı şekilde hareket edebilmesidir. Unutmayın ki YDH bile son dönemde şiddetli anlaşmazlıklar sonucu içerde çeşitli kopma noktalarına gelmişti. Yani “liderli” de “lidersiz” de bir siyasi hareketi oluşturup, yürütmek ve eşgüdüm sağlamak oldukça zordur.
       
       
SİYASİ SORUMLULUK ALMAYANLAR
       
       Türkiye’de mevcut partilerden ve siyasi yapının tümünden nefret eden kitleler içindeki en güçlü eğilim, herhangi bir partiye bağlı olmamaktır. Bu kesim son yıllarda giderek bireyselleşen bir atmosfer içinde, siyasi sorumluluk ve örgütsel disiplin (parti disiplini) denilen olguların da tamamen dışına çıkmıştır. Hiçbir partiye üye değildir. Üyelik aidatı vermez, bağışta bulunmaz. Parti disiplini denilen şey ise mevcut siyasi partiler içinde, lidere endeksli hale gelmiş bir tabiyet duygusu haline dönüşmüştür. Son DSP kongresinde Pişkinsüt’e karşı parti tabanının tümünün takındığı ilkel tavır bu “Ecevit’e tabiyet duygusu”nun insanları ne noktaya getirdiğinin en acı örneğidir.
       Şimdi kritik soru şu: Türkiye’de değişim isteyen ve tüm siyasi partilerden nefret eden insanlar, yeni bir siyasi yapı oluşturacak güç ve kararlılıkta mı? Yoksa yine çoğunluk “onlar yapsın, ben seçimde oy veririm yeter” anlayışında mı? İşiyle uğraşan sanayici, reel sektördeki ihracatçı, değişim isteyen bankacı veya finansçı, herhangi bir holdingde çalışan her kademedeki yönetici yeni bir parti kurulsa girip çalışacak mı? Çalışmaya ve kendine kalan çok değerli “boş vakti”nin bir bölümünü siyasete verecek mi? İş yoğunluğunda elimizden zaten akıp giden özel yaşamın o kendimize arta kalan özel saatlerini “Türkiye’yi kurtarmak için, bazen ‘sıkıcı ve çekilmez’ bulunabilecek parti ve ekip çalışmalarına ayırabilecek mi?
       Hele siyasetin rant dağıtımı ve güç elde etme anlayışından çıkıp, ciddi bir toplumsal hizmet sektörü haline dönüşmeye başlayacağı yeni dönemde, bu tür bir siyasete kimler girmek isteyecek?
       Kemal Derviş’in Türkiye’de siyasi yapıyı değiştirmek için yeni bir parti kurmasını isteyen herkes şu soruya dürüstçe yanıt vermek zorunda: Ben böyle bir partiye girer miyim? Böyle bir partiye maddi ve manevi destek verir miyim? Vaktimi verir miyim? Siyaset içinde, kendi kentimde, semtimde, sitemde, mahallemde çalışır mıyım? Yoksa uzak mı dururum?
       Kemal Derviş’in işi zor. Ama Türkiye’de gerçek bir değişim isteyen insanların işi de o kadar kolay değil.
       Çünkü onlar önce kendilerini değiştirmek zorunda. Şimdiye kadar onlar siyasetten uzak durdu ve siyaset bu hale geldi.
       Şimdi uzak duranlar siyaseti düzeltmek için siyasete katılmaya mecbur. Ama onlar ne kadar sağlıklı yeni bir siyasi yapı oluşturabilir, orası meçhul. Çünkü bunun yanıtı da, ancak deneyerek görülebilecek bir olgu...
       
 
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları