|
Derviş'in zor misyonu:
Türk perestroykası ABD Türkiye'den ne istiyor? Bozkurt ne kadar global? |
|||
Live Vote is temporarily unavailable.
|
Evet, Derviş Türk politikasına paraşütle indi. ABD ve IMF desteğiyle Türkiyede yapısal reformları gerçekleştirebilecek kişi olarak Ecevit tarafından davet edilip kabineye alındı. Ekonominin koordinasyonunda kilit göreve getirildi. Koordinatör bakan olarak iç ve dış çevrelerde etkin bir rol oynamaya başladı. Kasım ve şubatta iki kriz çıkarmış ve kriz yönetimini becerememiş olan hükümete duyulan genel güvensizlik, Dervişe duyulan ve duyulmak istenen güvenle bir ölçüde dengelendi. Hükümet bugün hala ayakta duruyorsa, Dervişi koltuk değneği gibi kullandığı için duruyor. O giderse paldır küldür devrileceğinden herhalde kimsenin şüphesi yok. ABD BU YÖNETİME GÜVENMİYOR Ama Dervişin rolü ve konumu da son ABD seyahatinden sonra giderek garipleşiyor. Çünkü ABDden gelen tüm mesaj ve sinyaller Türkiyeye hemen destek ve para akmayacağını gösteriyor. Tam tersine ABDde Bush yönetimi, Türkiyedeki mevcut yönetime, politik partiler ve liderlere karşı belli ki derin bir güvensizlik içinde. Hatta içinde Derviş bile olsa, bu hükümete ve bu ekibe para akıtmak konusunda açıkça gönülsüz. Bu ekibe güvenilmiyor. IMFden parayı alıp (daha önce olduğu gibi) çarçur edecekleri ve temel yapısal reformlara harcamayacakları kanaati yaygın. ABD Türkiyedeki siyasi yapıda köklü değişiklik ve yeni yüzler istiyor. Eğer böyle olmasa, ABD Hazine Bakanı Paul ONeill nasıl olup da Derviş ile yaptığı görüşmede Türkiyede siyasal partiler ve seçim yasasının değişmesi isteğini dile getirebilir? Yani ABD Hazine Bakanının bizim seçim sistemimiz ile ne ilgisi var? Demek ki varmış! Herhalde biz Bush yönetiminin, Ankarada öngördüğü siyasi değişim isteğinin derinliği ve kapsamını daha yeni yeni farketmeye başlıyoruz. Belli ki Türkiyede siyasi reform özlemi Washingtonda, Ankarada olduğundan çok daha güçlü!.. Türkiye ABDden para isteyince, oradan siz önce yöneticilerinizi değiştirin mesajı geliyor. POLİTİK YAPI TAŞ GİBİ SAĞLAM Tamam değiştirelim! Ama Türkiyede politik liderleri değiştirmek pek de kolay olmuyor. Demireli değiştirmek 30 yıl aldı. Eceviti hala değiştiremedik. Yılmaz-Çiller ikilisi merkez sağı bölüp topluca batırmalarına rağmen gitmediler. Bahçeli ise daha liderliğin tadını yeni çıkarıyor ve ilk seçimde başbakan olmanın hesaplarını yapıyor. Baykal ise sahneye geri dönme umudunda. Bir tek Erbakanı ve Tayyipi silah zoruyla sahneden indirebildik. Şimdi ikisi de geri dönme yarışı içinde. Yani Türkiyede politik yapı taş gibi sağlam. Öyle üfleyip püflemekle devrilmiyor. Hatta Demirel ve Ecevitin iki askeri darbeye rağmen ayakta kaldığını düşünürseniz, bazen darbeler de yetmiyor. Peki şimdi ne olacak? Dervişin kişiliğinde yeni bir lider doğacak mı? Henüz bu soruları sormak için erken diyebilirsiniz. Hele bir krizden çıkalım, ekonomi normale dönsün, o zaman zaten siyaset kendiliğinden hareketlenecek ve Derviş o günkü şartlarda doğru bir yerden siyasete girebilir diyebilirsiniz. Ama bütün bu varsayımlar normale dönüş umudu ile ilgili. Ya iki yıldır gerekli reformları yapmayarak krize sürüklenen Ankara, krizden çıkmak için gerekli adımları atamazsa? Ya Ankara bu adımları atsa bile, ABD ve IMF çevreleri bu krizi Türkiyede yönetimi ve politik yapıyı daha kökten değiştirmek için bir fırsat olarak değerlendirmeye kalkarsa?.. Ya krizden çıkış umudu belirdiği anda, bu işin kaymağını kim yiyecek kavgası Türkiyeyi yeni bir fırtınanın içine sürüklerse? Ya Ecevite bir şey olursa? Ya da, daha önemlisi Ecevite bir şey olmazsa. Ve Ecevit kendinden sonra Türkiye ve kendinden sonra DSP senaryolarına boşverip, şimdiye kadar yaptığı gibi benden sonra tufan anlayışı ile partinin ve hükümetin başında, yaşına rağmen gösterdiği olağanüstü inat ve dirençle, ayaklarını sürüye sürüye ve sesi titreye titreye ülkeyi yönetmekte ısrar etmeye devam ederse?.. Bütün bu varsayımları Türkiyede politikanın bıçak sırtında yürüyen kırılganlığını ve Dervişin zor misyonunu anlatmak için vurguluyorum. REFORMLARIN LİDERİ DERVİŞ Derviş şu anda harıl harıl, neredeyse günde 24 saatlik bir tempoyla ekonominin dizginlerine hakim olmaya çalışıyor. Meclisi etkin çalıştırma işi bile 15 günde 15 yasa sözü ile Dervişe kaldı. Yani ülkeyi acil olarak krizden çıkarma misyonu ve liderliğini Derviş yapıyor. Bu yüzden liderler zirvesine katılmasını da kimse yadırgamıyor. Çünkü iç ve dış dünyada krizden çıkış için gerekli bilgi, bakış ve kararlılık Dervişte bütünleşiyor. Bir kişiye bu kadar fazla misyonu yüklemenin yanlış olduğu açık. Ama burası Türkiye ve burada politika, medyanın da dolduruşu ile Kurtar bizi Baba esprisiyle yapılır. Toplum medyanın öne sürdüğü mesihin adımlarını izlemeyi sever. Umut o kişilerin yüz ifadelerinde aranmaya başlar. Neyse ki Kemal Derviş pozitif ifadesi, makul, yapıcı ve olumlu tavrı ile şimdilik bu misyonu fazlasıyla üstlenmiş gözüküyor. Şimdilik krizden çıkış ve gereken reformlar için onun varlığı dışında güven veren fazla bir şey de yok. Ama güvensizlik ve tereddüt tam da bu noktada ortaya çıkıyor. Çünkü Türkiyenin ihtiyacı olan köklü ekonomik ve politik reformu Dervişten başka temsil eden parti, hareket, kişi veya lider ortada yok! Asıl eksiklik ve asıl zaaf burada. Mevcut partilerin hiçbiri Dervişin misyonunu ve kişiliğini sahiplenmediği gibi, ülkedeki aydın ve sivil toplumcu kesimler de Dervişe mesafeli durmaya gayret ediyor. Dervişi açıkça destekleyip arkasında durduğunu ilan eden kuruluş ve hareketler bile ortada gözükmüyor. Sokağa dökülen esnaf ve çiftçiler ise hükümeti ve IMFyi protestoya ağırlık veriyor. Arada Dervişi hedef alanlar da yer yer görülmeye başlıyor. Yani Derviş, bir kısım medya dışında pek kimseden açık destek görmüyor. Yapılan kamuoyu yoklamalarında Dervişe güven oranı yüksek çıksa bile, bu güven ve destek kamuoyu önünde açık ve sesli desteğe dönüşmüyor. Derviş şimdilik iyiniyetle oradan oraya koşuşturan bir koordinatör bakan kimliğinin ötesine geçemiyor. Peki Türkiye gibi politik bakımdan renkli, hareketli ve ateşli bir ülkede Dervişin bu kadar yalnız, bu kadar sahipsiz kalması normal mi? Bu ülkenin aktif ve sesini duyurabilen kesimleri Dervişe açık destek vermezse, bu kriz sürecinden başarıyla çıkılabilir mi? GLADYATÖRÜ SESSİZ SEYRETMEK Şimdi Dervişi arenada vahşi aslanlarla savaşan bir gladyatör gibi sessiz seyreden kamuoyu, en azından ona desteğini açıkça seslendiremezse, yarın oyun daha sertleştiği zaman ne yapacak? Krizden çıkmak isteyen Türkiye acaba Derviş faktörünü yeterince değerlendiriyor mu? Politikada yapısal değişim isteyenler acaba bir tür mucize gibi gökten indirilmiş Dervişin öneminin ve değerinin farkında mı? Yoksa yarın birileri Ah ah değerini bilemedik Dervişin, yeterince destek olmadık diye dizlerini dövecek mi? Kriz herkesin gözünü ve basiretini bağlamadıysa, Türkiyede değişim ve reform isteyenler, Dervişi desteklemeyi yalnızca ABDye bırakmamak zorunda. Türkiyeyi kurtaracak olanlar ergeç bu ülkenin insanlarıdır. Eğer biz kendimizi kurtaramazsak, sonra bizi ABD bile kurtaramaz. | |||
Ergenekonda 16 kişi daha gözaltında | |||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||