|
Oğluma Avrupa Mektupları 2: "Onların silahları var: Avrupa Ordusu" |
|||
Live Vote is temporarily unavailable.
|
Bu sabah Meis adasında öten horozun sesiyle uyandın. Meisin horozuna epeydir kafayı takmış durumdayım. Diyorum ki, o Avrupalı bir horoz, çünkü Meis bir Yunan adası! Seni ilk tatiline getirdiğim büyükbabanın yazlık evi ise Meisin karşı kıyısında. Yasemin kokulu sabahın ilk ışıltıları adanın önüne düştüğünde horoz sesiyle uyanır Kaşta yaşayan Türkler. Kaşın sivri ve uzun burnu olan Çukurbağ Yarımadasındaki evlerle Meis arasındaki mesafe bir milden az. Üürüü ya da kukirukku... Meisteki horozların şarkısı ile Kaştakilerin türküsü birbirini kucaklar. Yarımadada kimse güne hangi horozun ötüşüyle başladığının farkına varmaz. Oysa Yunan adası olduğu için Avrupa Birliği toprağı sayılan Meiste öten horoz Avrupalıdır. Kaşta ötenler ise kimine göre Asyalı, kimine göre Ortadoğulu. Akdenizli bile değil...Avrupalılık tanımının sınırları işte bu denli keyfi çizilmiştir küçüğüm. Bunca keyfiyet içinde örselenmemek için bana kalırsa ilk şart kendi kimlik kartımıza önce kendi damgamızı sıkıca vurmak. ROMA VE KANUNİNİN HARİTASI Avrupanın sınırları nerede başlar nerede biter? Öyle eski bir tartışma ki bu hala süregelen. Osmanlı İmparatorluğunun pay-i tahtı İstanbula neden İkinci Roma dediklerini zamanı gelince sen de öğreneceksin. 6ıncı yüzyıldaki Justinian dönemi Roma İmparatorluğunun haritasını alıp Kanuni Sultan Süleyman dönemindeki Osmanlı haritası ile üstüste koyduğunda şaşıracaksın. Kuzeyde ve güneyde tıpatıp aynı sınırlar, doğuda tek fark Romanın Fıratın ötesine geçememiş olması, batıda ise İtalyayı aşamamış Osmanlı. Her halükarda iki İmparatorluğun sınırlarının benzerliği neredeyse inanılmaz. Osmanlı, doğudan önce Diyar-ı Rumide bir Avrupa imparatorluğu! Anadolunun Avrupa olması çok eski bir efsaneye dayanır aslında, adı üzerinde Avrupa Efsanesine: Fenike Kralının Europa adında güzeller güzeli bir kızı varmış. Günlerden bir gün arkadaşlarıyla kırda gezinirken görmüş onu tanrılar tanrısı Zeus. Kız tam o sırada arkadaşlarına düşünü anlatıyormuş. Düşünde iki toprak parçası görmüş. Bunlar kıtalarmış, birinin Asya olduğu kesinmiş. İşte bu kıtalar, yaşlı birer kadın kılığına girmişler, Europayı kollarından çekiştiriyorlarmış. Asya, Onu ben doğurdum derken, adı belli olmayan diğer kıta da, Zeusun kızı kendisine verdiğini söylüyormuş. Europayı bir süre dinleyen Zeus, beyaz bir boğa kılığına girip kızların yanına gelmiş. Europa bu güzel hayvanı önce okşamış, sonra sırtına binmiş. İşte tam o sırada Zeus birden silkinmiş, sırtında Europa ile birlikte denize atlayıp onu Girite kaçırmış. Bu öyküde bugünün Suriye kıyısındaki Fenike toprakları Doğuyu, Europanın kaçırıldığı yer ise Batıyı simgeler. Öykümüz daha bitmedi küçüğüm. Fenikeliler güzel Europanın kaçırılmasına fena içerlemişler. Gemilerine binip kızın peşine düşmüşler. Adadan adaya, kıyıdan kıyıya gitmişler. Kızın kaçırıldığı tarafa dönüp, günlerce Europa, Europa diye seslenmişler. Böylece öbür kıtanın adı Europa olmuş. Europa efsanesinin farklı bir anlatımı daha var. Bu ikincisinde Europanın kaçırıldığı yer Anadolu. Dolayısıyla başlangıçta Europa dedikleri yer de Anadolu. İşte küçüğüm, kimbilir belki de bugün hala ne tarafa ait olduğumuz konusunda duyduğumuz tereddütün sebebi de bu efsanede gizli. Çünkü Europa da bir türlü karar verememiş ne tarafa ait olduğuna. Ve bugün hala iki kıta da farklı yönlerde çekiştiriyorsa kollarımızdan, Europanın bir zamanlar düşünü gördüğü kimlik bunalımını içimizde gizlediğimizden... SAĞ PARTİLER ABYE SINIRINI SORDU |
|||
zeynepgogus@ superonline.com
YAZARA MAİL GÖNDERMEK İÇİN TIKLAYIN |
Tekrar aynı soru: Avrupanın sınırları nerede biter? Bilir misin ki Avrupa Birliğinde bu konuyu kurumsal bir çerçevede tartışmak tabuydu aslında. Bu tabuyu da yıktılar 21inci yüzyılın başında. Tarih 14 Ocak 2001di, Avrupa Birliğine üye 15 ülkenin muhafazakar sağ partilerinin Berlin Kongresinde Avrupanın coğrafi sınırlarının tarifini ilk kez resmen istediler Avrupa Birliğinden. Annen bu kararı şöyle okudu: Bu tartışmanın ucu hiç kuşkusuz Türkiyeye dokunur. Berlinde yapılan, Avrupanın sınırlarını sınırlama girişimidir gerçekte... Avrupanin sınırlarını çekiştiren ülkeler arasında Ukrayna ve Beyaz Rusya var. Gürcistan da var... Fas da var... Fakat annene kalırsa Berlin Kongresinde asıl tartışmak istenilen ülke Türkiye idi. Avrupa Parlamentosunda bir milletvekili Gürcistan da Avrupa Birliğine katılsın diye önerge verdi geçenlerde. O halde neden sırada Ermenistan da olmasın? diye düşündü annen. Azerbaycanın kabahati ise herhalde Müslüman olmak... Senin Avrupanın 30-35 üyeli, kendi içinde bölgesel liderleri olan bir tür federasyon olacağını öngörüyor annen. Ve Türkiye de o Avrupanın içinde yer alacak. YÜZMEYE KALKSAN ATEŞ AÇARLAR Şehirli bir bebek olarak horoz sesini ancak annen oyun olsun diye çıkarırken duyduğundan, gerçeğinin ötüşünden çok etkilendin. Daha iyi işitelim diye seni taraçaya çıkardım ve Meise el salladık birlikte. Beyaz ve hafif bir yelkenli adanın etrafını dönüyordu. Büyükbabanın evinden kayığa atlayıp Meise varmak küreklere sıkı asılırsan yarım saat sürmez, ama oraya gitmemiz yasak. Pasaport ve Yunan vizesi gerekiyor. Meis kıyısına yüzmeye kalksak Yunan karasularını ihlal ettiğimiz için sahil korumalar tarafından üzerimize ateş açılması riski bile var. Bütün bu anlattıklarım bu devre ait olgular değilmiş gibi geliyor insana, ama gerçek. Umarım sen büyüdüğünde ve ayağın suya erdiğinde bu tür saçmalıklar silinmiş olacak yeryüzünden. Aksi halde adaya yüzemeyeceğini nasıl açıklarım sana? Düşününce yüzüm kızarıyor. Yasaklardan ve düşmanlıklardan söz etmektense Yolda karşına kocaman bir Caretta Caretta çıkabilir ve seni ham yapar demeyi inan ki tercih ederim. 20inci yüzyılın son yılında dünyaya gelen sana küçüğüm, ileride şöyle seslenmeyi ümid etmekteyim: Geçen yüzyılın insanları bazı aptallıklar yaptılar. Şu karşıdaki adacıktakileri düşman bellemiştik, onlar da bizi... Horozunun sesiyle uyandığımız adalı komşularımızı tanıyamadık bile. Çok şükür bütün bunlar geçmişte kaldı, ama sen yine de adaya yüzdüğün vakit karşına çıkabilecek dev deniz kaplumbağalarına dikkat et!.. TARİHE DİRENEN İKİ KESİM Akdeniz plajlarında zamanın da sınırı yoktur. Erken sabah sessizliklerinde dalgalar usul usul kumsalı okşarken tarihe karşı koyuşları düşünür annen. Tarihe direnenler muhafazakarlar mı yoksa devrimciler mi? Belki her ikisi de... Muhafazakar olan kişi, değişime direnerek tarihin yenilenmesine karşı koyar; dolayısıyla da tarihe karşı çıkmaktadır. Devrimci ise tarihin dayattığı değişmezlikleri yenmek isteyen insan. John Bergerin sözüyle, İnsanlar ne zaman ki tarihin nesneleri olmayı bir kenara bırakırlar, işte o zaman tarih de zamanı tekeline almayı bırakır. Hatıralar hayalleri kovalar kumda, ama bazen tersi de olur. Şezlongdan kalktığında bir de bakarsın ki yaşamına ufuk çizgisinden başka sınırlar koymak isteyenlere karşı sakin bir direnç oluşmuş içinde. Geçmişle geleceğin buluştuğu, zamanın ötesine geçebildiğin hafiflikte anlardır bunlar. Ne demiştik? Kumda yürürken akıp giden zamanın da farkına varılır...Yunanlılar kum saatine ne derler bilir misin? Kelptodhohos... Tam çevirisiyle zaman hırsızı... Doğduğun yüzyılı tersine akıtma imkanımız yok küçüğüm ve sen 21inci yüzyılın kum saatini tutuyorsun minicik ellerinde... | |||
Ergenekonda 16 kişi daha gözaltında | |||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||