| | |
| Ayrıca, “Siyasi çıkar dağıtımı yüzünden sağlıksız olan fon tahsislerine set çekilmedikçe, enflasyon azgınlaşmaya devam eder, mali sektör ve Türkiye ekonomisi de sağlığına kavuşamaz” diyor.
Alev Göçmez’in krize getirdiği bakış şöyle:
 2000 yılına girerken hükümetin cesur adımlar atarak kararlılık sergilemiş olması, piyasaların belki de fazlasıyla “avans” vermesine yol açtı
Faizlerin bu nedenle ciddi bir düşüş göstermesiyle, daha yüksek faizden kağıt almış olanlar kar realize etmeye başlayınca, bu fırsattan belki de abartarak yararlanmak istediler
Yayılan güven havasının etkisiyle, yurt dışından sıcak para desteği faizlerin daha da düşmesine yol açtı
Hükümete verilen avans rehavete yol açınca, kararlılık da yavaş yavaş gevşemeye başladı ve istikrar programının başarısı için atılması gereken adımlar gecikir oldu
2000 yazında durum sorgulanmaya başlandı, güvensizlik başgösterdi, bir büyük yabancı banka açmış oldu bir krediyi yenilemeyerek tetiği çekince de arkası çorap söküğu gibi geldi.
SANCILI PİYASA MODERNİZASYONU
Haziran ayında Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu DEIK bünyesinde faaliyet gösteren Türk Amerikan İş Konseyine hitaben konuşan eski ABD büyükelçisi Mark Parris, ilk başlarda sergilenen başarının, programın başarı ile tamamlandığı anlamına gelmediğini vurgulayarak, şu kaygıları dile getirmişti: “Türkiye enflasyonu henüz yenememiş, piyasalarda yabancı yatırım yapılabilmesi için yeterince kredibilite edinememiş ve doğrudan yabancı yatırımı yüksek düzeylerde sağlamayı henüz başaramamış durumdadır. Hükümet, IMF programının gerektirdiği zor kararları şimdi ve orta dönemde almakla karşı karşıya kalacaktır”. Büyükelçinin o dönemde açık piyasa ve açık toplumdan söz etmesi ilginçtir.
Yapısal reformların gerçek anlamda başlatılmış olması krizi önleyebilir miydi? Alev Bey’e göre, olmazsa olmaz bu koşul yeterli olmazdı. Demirbank’ın sermayenin kat be kat üzerinde risk taşıması, risk yönetimi ilkeleri dışına taşmıştır. Demirbank’ı asıl zor durumda bırakan, taşıdığı portföyün yeniden değerlendirilmesi zararı yanı sıra, bu zararın fonlanma zorluğudur.
PİYASANIN VERDİĞİ FİYAT MAKUL FİYATTIR
Alev Bey öncelikle fondaki bankaların elden çıkartılması gerekli olduğunu söylüyor. Fiyata gelince “Piyasanın vermeye hazır olduğu fiyat makul fiyattır. Satılamayanlarsa tasfiye edilmesi gerekir, Hayatiyetleri devam etmesi, hem yaratıkları doğrudan yük açısından, hem bankacılık sistemi üzerindeki olumsuz etkileri nedenliyle sakıncalı. Deutsche Bank’ın koskoca Banker Trust’u 9 milyar dolara almış olması, Demirbank’ın kendine biçtiği 1 milyar dolarlık değer konusunda bir fikir veriyor” diyor. Diğer kamu bankalarının hızlı bir biçimde elden çıkartmanın güçlüğüne değiniyor, verilmiş olumlu sinyaller ötesinde, bu bankaların geçiş döneminde hızla siyasi etkiden uzaklaştırılıp, özerkleştirilmelerinin zorunluluğuna değiniyor.
Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurulu’nun denetim rolüne gelince, tek bir birimin denetleyen konumunda olmasının yetersizliği üzerinde duruyor, halkın sahip çıkmasının gerekli olduğu ve bütün iç denetim mekanizmalarının oluşturulmasının önemini anlatıyor.
YABANCILARIN PAYI %40 OLACAK
Mali sektörün gelişmesi ile ilgili görüşü, önümüzdeki on yıl içersinde birleşmelerin yaşanacağı, 80 banka yerinde, 4-5 büyük banka ile 20 kadar ihtisas bankası olacağı, bugün ancak yüzde ona ancak varan yabancı bankaların sektördeki paylarının yüzde 40’ın üzerine çıkacağı yolunda.
Alternatifbank’ın stratejisine gelince, güçlü oldukları alanlardan hareketle (bölgesel çok uluslu bir gruba ortaklık, az şubeli orta ölçekli olmanın getirdiği esneklik, yüksek vasıflı insan yapısı, teknolojide üstünlük gibi) “ilişki odaklı” bir stratejiyi uygulayacak konuma artık geldiklerini ve “Hedef kitlemizin aklına gelen ilk üç bankadan biri mutlaka olmalıyız” diyor. | |
Emine Uşaklıgil’in tüm yazıları
