|
Güncelleme: 14:10 TS 9 Eki., 2000
|
| |
| NTV-MSNBC |
Okur yorumları
|
|
| 21. yüzyılın kurumu Ahilik haberimize gelen okur mektuplarını yayınlıyoruz
|
|
|
elinize ve dilinize sağlık böyle bir yazı için...anlayabilen ve üzerinde biraz kafa yormaya çalışan insanlara ne mutlu...
sevgilerle...
Serdar Erkılıç
Saygilar Saygideger NTVMSNBC Yoneticileri ve Calisanlari;
Sizi can-i gonulden tebrik ve takdir ediyoruz.Bizim soyleyebilecegimiz bircok seyi sizin soylemis oldugunuzu da ifade ederek soylemeliyiz ki;21.yy‘in bu hakikaten yozlasmis ve birakin cozum uretmeyi insani gittikce de umitsizlige sevkeden gunumuz
konjonkturunde ozumuzde mevcut olup kullanilmayi bekleyen,atalarimizin yine yuzyillar oncesinden cagi yakalamis yasam tarzlarini ve deger yargilarini(gerek ticari,gerek ahlaki,gerekse de manevi) dile getirip kamuoyuna duyuran ve tekrar oze donus deyimiyle aciklayabilecegimiz bu ifsaati yapmaniz ve bunu kendinize bir gorev
addetmenizi saygiyla karsiladigimizi bir kez daha ifade edip, yayin ahlakinizin gunumuzden farkli ama olmasini istedigimiz sekliyle yani bu sekliyle tarafsiz ama oze,milli ve manevi degerlere sahip cikan zihniyetle devam etmesini dileriz...
Sayın Kerem ÇALIŞKAN
AHİLİK Üzerine yapmış olduğunuz çalışmayı çok başarılı ve yerinde buluyorum. ülkemizdeki aydınlarımıza bu konuda yapmış olduğunuz atıflarınızı yerinde buluyorum bunun yanında tüsiad gibi bir kurumun buyazıyı dikkate alacağı ümidini taşıyıyorum.
sürekli okuyucunuz ali
tesekkurler
bugune kadar boyle bir kurum hakkinda ne bilgim vardi ne de duymuslugum ...
keske bu konu hakkinda biraz daha propaganda yapilsa da turk insanini surekli barbar olarak tanitan avrupa ınsanina sert bir tokat atsak .bunun ne zaman olacagini bilmiyorum ama bizim toplumumuz geri kalmisligi ve ezilmeyi hic haketmiyor ...
daha fazla bilgiyi nereden bulabilirim ,bana onerebileceginiz herhangi bir kaynak var mi?
tesekkurler .
Abdullah Hicazlıoğlu
Ahilik konusundaki yazınızdan ötürü sizi içtenlikle kutluyorum,
İzin verirseniz kendimce birkaç ekleme yapmak istiyorum.
Birkaç bin yıllık bir geçmişi, derin bir kültürü olan bu toplum kendine yabancılaşmanın sınırlarını zorluyor. Ortaya çıkan manzara çok tatsız...
Yüzü Batı’ya dönük olan Türklerin bir bölümü, kendilerini Batı’nın salt tüketim alışkanlıklarını ithal ederek mutlu olacaklarına inandırmışlar. Toplumun bir bölümü de bu tür bir kendine yabancılaşmaya tepki duyuyor ve tepkisini eninde sonunda gösteriyor. En nihayetinde Türk olmaktan hoşnut olmak bir siyasi görüş haline dönüşüyor, bu görüşü işleyen partiler oy patlaması yapıyor ve aydınlarımız bu duruma çokça şaşırıyor. Oysa sorun tanımı ve çözümleme doğru yapılır ise ortada şaşıracak hiç birşey yok.
Türkler kendilerine güvenmek istiyorlar, üretmek istiyorlar ve başarıya susamış durumdalar. Ortaya çıkan başarıların Türkiye sınırlarını aşmasını istiyorlar. Galatasaray futbol takımının yaptıkları ve toplumun ortaya çıkan bu başarıya verdiği tepki üzerinde düşünmeye değerdir. Zaman zaman gazetelerde çıkan “Türk doktor’un mucizesi...” gibi küçük haberler bile insanları fazlasıyla mutlu ediyor. Bunun yanında başarısızlık (özellikle de uluslararası alanda) eskisinden daha fazla tepki görüyor.
Neden? Size başarılar ile dolu bir geçmişe sahip olduğunuz öğretiliyor. Bir tarihe bakıyorsunuz, sonra da dönüp mevcut duruma bakıyorsunuz. Ortaya çıkan manzarayı kabullenmek mümkün değil. Bundan sonra kabullenmek daha da zor olacak. Çünkü Türkler kendilerinin farkına varmaya başladılar.
Atatürk’ün bir sözü vardır: “Milli omayan hiç birşey milletler arası olamaz.” Önemli bir mesajdır bu... Batılı olabilmek için önce Türk olmayı öğrenmemiz gerekiyor.
Şapkalarımızı önümüze koyarak düşünmemiz gerekiyor. Üretmek zorundayız... Hem fiziksel olarak hem de düşünsel olarak üretmek zorundayız. Bunun başka bir yolu yok. Gerek ürün, gerekse de fikir ithal ederek ve/veya taklit ederek bu sistemi yürütemeyiz. Ve üretirken ilham alacağımız kaynaklardan en önemlisi de geçmişimizle ve kültürümüzle gene biziz.
Türkiye’nin çeşitli iç ve dış tehditleri bulunmaktadır. Kamuoyunda iç tehditler temelde bölücü terör ve radikal islamcı akımlar olarak tanımlanmaktadır. Doğru, bunlar kaynaklarımızı tüketen en önemli tehditlerdir. En az bunlar kadar önemli bir tehditi bu ikisinin yanına eklemek gerekmektedir: Batı’ya karşı duyulan aşağılık kompleksi. Nasıl diğer tehditler ile en etkin biçimde mücadele ediyor isek bununla da mücadele etmek zorundayız.
Kendimiz güvendiğimiz zaman neler yapabildiğimizi biliyoruz. Bu konuda pek çok örnek mevcuttur. Yolumuza ışık tutan kişi gene Atatürk’tür: “Türk öğün, çalış, güven.” Bu sözü biraz düşünelim. Atatürk böyle bir sözü neden söylemiş? Neyin eksikliğini hissetmiş?
Şu soruları kendimize sormamız gerekiyor: Kendi tarihimizden, kültürümüzden çıkartabileceğimiz hiç mi olumlu birşey yok? Türk olan herşey mi kötü? Batılılaşmak kendini aşağılamak mı demek? Kendimiz neden güvenmeyelim? Hangi toplum üretmeden, taklit, özenti ve yalakalıkla ileri medeniyetler seviyesine yükselmiştir? Tarihte bunun bir tane örneği var mıdır? Türk olmak ile Batılı olmak çelişiyor mu? Batılı olmak demek sadece Batılılar gibi tüketmek demek mi? Bu işin bir de üretim yanı yok mu?
Medeniyet bir yarıştır. Öndeki atleteler zaten çok hızlı koşuyorlar ve hızları da sürekli artıyor. Biz bu atlerden daha hızlı koşmaz isek onları nasıl yakalarız? Zaten yeterince fark yemişiz...
Kendimizden, kültürümüzden ve geçmişimizden alabileceğimiz o kadar çok ders var ki...
Kendimize ve birbirimize güvenmemiz gerekiyor.
Saygılarımla,
E. Serdar GÖKPINAR. |
|
