|
Öcalan için formül arayışı Fotoğraflarla dünyada geçen hafta Apo'nun AİHM serüveni (2) Apo'nun AİHM serüveni (3) |
|||
Başvuru AİHMde hem panik hem de şaşkınlık yarattı. Tüm dünyada günün konusu haline gelen Öcalanla ilgili olarak bir başvuru bekleniyordu ancak bu kadar çabuk olacağını Strasbourgda kimse tahmin etmiyordu. Halbuki AİHMnin bağlı olduğu Avrupa Konseyi, Öcalan daha Kasım 1998de İtalyadayken araya girmiş ve beyanlar yayımlamaya çoktan başlamıştı. | ||||
PKK VE ANKARAYA ÇAĞRI Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinin (AKPM) 30 Kasım 1999 tarihinde Budapeştede düzenlenen siyasi işler komisyonu toplantısı sonunda yayımlanan bir bidiride İtalyan mahkemelerinin Öcalanı Türkiyeye iade etmeme konusunda aldıkları karar uluslararası ilişkilerde hukuk devletinin zaferi olarak yorumlanıyor ve bu kararın Ankara ve Romanın suçluların iadesine ilişkin taraf oldukları Avrupa sözleşmesiyle uyumlu olduğu belirtiliyordu. |
||||
Aynı bildiride PKKnın terör eylemleri kınanmakla birlikte, ölüm cezasının kaldırılmasına ilişkin TBMM gündemindeki yasa tasarısı ön plana çıkarılıyordu. Sanki birileri birkaç ay sonrasını daha o zamandan öngörmeye başlamış gibiydi. Öcalanın Türkiyeye getirildiği saatlerden itibaren, o güne kadar PKK liderinin sığınma arayışlarını yakından takip eden Avrupa Konseyi de derhal alarma geçirildi. Avrupa Konseyi, bir yandan uluslararası ajansların haberleri, diğer yandan da Türkiyenin Strasbourgdaki daimi temsiciliği aracılığıyla Öcalana ilişkin gelişmeleri dakikası dakikasına takip ediyordu. Öcalanın Türkiyeye getirildiği resmen açıklandıktan hemen sonra Strasbourgun tepkisi de gecikmedi. Avrupa Konseyi genel sekreterliği ve AKPM tarafından yapılan ortak yazılı açıklamada, hem Avrupa ve Türkiyedeki Kürt liderlere hem de Türk makamlarına yönelik çağrılar vardı. APOnun AİHM serüveni (2) PKK yandaşlarının Avrupada bazı ülkelerin büyükelçilik ve konsolosluklarına saldırmalarından ürken Avrupa Konseyi, eşine ender rastlanır bir üslupla Kürtler terör eylemlerine derhal son vermelidir ifadesini kullanıyordu. Ankaraya yönelik çağrıda ise Öcalanın hangi koşullarda yakalanıp Türkiyeye getirildiğinin belirtilmesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi gereği muamele görmesi ve adalete teslim edilmesi isteniyordu. Aynı bildiride tüm bu taleplere ek olarak Türkiyenin ölüm cezasını kaldırma temennisi de yer alacaktı. Türkiye o tarihlerde ölüm cezasını yasalarından henüz kaldırmadığı için Avrupa Konseyinde Rusya ile birlikte göze batan iki ülkeden biriydi. |
||||
Avrupa Konseyinden bu tepkilerin geldiği saatlerde binlerce PKKlı da Konsey ve AİHM binası önünde eylem yapıyor, zaman zaman da Fransız çevik kuvvetleriyle çatışıyordu. Strasbourg, büyük çoğunluğu 12 Eylül 1980 sonrası kente gelmiş binlerce Kürt kökenlinin de yaşadığı Almanyayla sınırı olan bir kentti. Nitekim, Öcalanın Türkiyeye getirilmesiyle birlikte kent binlerce PKK militan ve sempatizanının adeta ibadethanesi haline geldi. AİHM, kendisine 16 Şubatta yapılan başvuruyu 18 Şubatta duyurdu. Başvuru aslında AİHM kayıtlarına 17 Şubat günü geçirilmişti. Avukatlar ilk başvuru metninde Strasbourg yargısı önüne Öcalanın Kenyada yasadışı yollardan yakalanışını, hayatının tehlikede olduğunu, kötü muamele gördüğünü ve adil yargılanmayacağını ileri süren tezlerle geldiler. |
||||
Ayrıca AİHM iç tüzüğünün 39. maddesi gereği başvuruya ilişkin ihtiyati tedbir uygulaması da istiyorlardı. Bir diğer deyişle, o tarihte Türkiyeye hukuksal açıdan laf geçirme gücüne sahip yegane organ olan AİHMyi Ankaraya baskı yapmaya itmeye çalışıyorlardı. Avukatların o günlerdeki en büyük endişesi müvekkillerinin öldürülme riskiydi. Temel strateji bu nedenle Öcalanın hayatını kurtarmak üzerine kuruldu. AİHMye başvuru yapıldıktan bir gün sonra, 17 Şubat günü, Öcalanın Hollandalı avukatları Ties Prakken ile Britta Böhler, müvekkillerini görmek için geldikleri Türkiyeye alınmadılar. Türk polisi PKK militanı olduğu gerekçesiyle Britta Böhleri daha önceden fişlemişti. Bu olay da ilk etapta AİHMnin Ankarayı sorgulayacağı konular arasında yer alacaktı. Taa ki Prakken ve Böhler 27 Ekim 2000 tarihinde sessiz sedasız Öcalanı savunmaktan vazgeçinceye kadar. AİHM DOSYAYI AÇIYOR Öcalanın başvurusu AİHMnin 7 yargıçtan oluşan bir dairesi tarafından acil biçimde 23 Şubat günü özel oturumda ele alındı. Mahkeme, elinde yeterli veri olmadığından avukatların ilk ihtiyati tedbir talebini reddetti. Buna karşılık, Öcalanın yakalanışı, tutukluluk koşulları ve avukatlarıyla görüşme hakkı konularında Türk hükümetinden bilgi istemeye karar verdi. AİHMnin bu ilk çıkışı sonrası Türk hükümeti ile Öcalanın avukatları Strasbourgu adeta enformasyon yağmuruna tutmaya başladılar. Strasbourg yargıçlarını meraklandıran şey Ankaranın yanıtlarıydı. Türk hükümeti, AİHMnin sorularına 26 Şubat ve 3 Mart 1999 günleri yanıt verdi. AİHM Ankaranın bazı yanıtlarını tatmin edici bulmadı. Öcalanın başvurusu henüz kabul edilebilir bile ilan edilmemişti. Buna rağmen Türk yargı sistemini ve Öcalanı yargılayacak olan DGMleri yakından tanıyan AİHM yargıçları daha o aşamada adil yargılama konusunda Ankaraya mesaj vermek istediler. AİHM, daha önce aldığı kararlarda DGMlerde askeri hakim bulunmasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine aykırı ilan etmişti. Ankara da bunu çok iyi biliyordu. Mahkeme 4 Mart günü Ankaraya yolladığı bir mesajla, adil yargılama ve sanığa istediği avukatlar aracılığıyla mahkemelere başvurma hakkı tanınması konularında ihtiyati tedbir kararı aldığını duyurdu. İMRALIYA İLK AVRUPA ZİYARETİ Aynı günlerde davanın geleceğini etkileyecek bir başka gelişme daha yaşanacaktı. AİHM ile Strasbourgda aynı binayı paylaşan ve Avrupa genelinde gözaltı ve tutukluluk koşulları konusunda hükümetler bünyesinde referans kuruluş olan Avrupa İşkence ve Kötü Muameleyi Önleme Komitesi (CPT) 2 Mart günü sessiz sedasız İmralıda Öcalanı ziyaret edecekti. Ziyaret medyaya, Türk hükümetinin onayıyla 5 Mayıs 1999 tarihinde duyurulacaktı. CPT ziyarete ilişkin raporunu 22 Mart günü Ankarada Dışişleri bakanlığı Avrupa Konseyi dairesine gönderdi. Daha sonra İmralıyı iki kez daha ziyaret edecek olan CPTnin raporu Ankarayı tatmin eder yöndeydi. Abdullah Öcalanın işkence ve kötü muamele görmediği not ediliyor, sağlığının yerinde olduğu belirtiliyordu. İmarlıdaki tutukluluk koşullarının yüksek standartta olduğunun vurgulandığı raporda Türk hükümetine yönelik elle tutulur tek eleştiri Öcalanın yalnızlığıydı. CPT raporları AİHM gözünde referans niteliğindeydi ve bu ilk İmralı raporu AİHM sürecinde Ankaranın çok işine yarayacaktı. Ankara, başına gelebilecekleri öngörmüş ve Avrupanın olası eleştirilerini asgariye indirgemek için tedbirini almıştı. Türk hükümeti 8 Mart, Öcalanın avukatları ise 12 Mart günü AİHMye genel gözlemlerini ilettiler. Ancak AİHM ihtiyati tedbir kararıyla ilgili olarak Ankaradan beklediği yanıtları henüz alamamıştı. AİHM 23 Mart günü Ankaradan ihtiyati tedbirle ilgili ayrıntılar istedi. Bu yanıtlar gelmeden davacının yaptığı başvurunun ilerlemesi mümkün değildi. Ankaranın yanıtı Türkiyenin Strasbourgdaki daimi temsilciliğinin hukuk danışmanı aracılığıyla 9 Nisan günü AİHMye iletildi. Türk hükümeti, AİHMnin istekleri ihtiyati tedbir çerçevesini aşıyor gerekçesiyle yanıt vermeyeceğini söylüyordu. Mahkeme Öcalan konusunun Türkiye açısından olağanüstü bir durum olduğunun farkında olmakla birlikte, Ankaranın yanıtına şaşırmıştı. Ama şaşkınlık soruna dönüştürülmedi. AİHM davacı tarafın tez ve gözlemlerini Türk hükümetine ilk olarak 29 Nisan günü iletti. Türk hükümetinin bu tezlere yanıtı 31 Ağustos 1999 tarihinde Strasbourga ulaşacaktı. Ankara zaman kazanmaya çalışıyor, AİHMdeki süreci uzun bir döneme yayma endişesiyle hareket ediyordu. Öcalanın avukatları ise tam tersi bir mantıkla hareket ediyorlardı. Türk hükümetinin AİHMye ilettiği yanıtlara önce Türkiyedeki avukatlar aracılığıyla 27 Eylülde, ardından da Hollandalı avukatları aracılığıyla 29 Ekimde ivedi nitelenebilecek biçimde yanıt vereceklerdi. DGMnin 29 Haziran 1999 tarihinde Öcalan hakkında ölüm cezası hükmetmesinden sonra Hollandalı avukat Böhler AİHMden infazı durdurması talebinde bulundu. AİHM, 6 Temmuz tarihinde Böhlere gönderdiği yanıtta, Yargıtayın DGM kararını onaması halinde bu talebi dikkate alabileceğini bildirdi. AİHM İNFAZI DURDURUYOR Yargıtay 25 Kasım 1999 tarihinde DGMnin kararını onayladı. Aynı gün Öcalanın avukatlarından Hasip Kaplan AİHMye başvurarak, infazı durdurma kararı alınmasını istedi. AİHM bu talebe 30 Kasım 1999 tarihinde olmulu yanıt verdi ve Türk hükümetinden Strasbourg mahkemesi gündemindeki süreç sona erene kadar infazı askıya almasını istedi. Bu arada Avrupa Konseyi Abdullah Öcalanın Türkiyedeki davasını da yakından takip ediyordu. Dava, büyük ölçüde, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinin Türkiye raportörlüğü görevini yürüten Macar parlamenter Andras Barsony tarafından izlendi. Barsony, Yargıtayda 21 Ekim 1999 tarihinde yapılan duruşma sonrası yaptığı yazılı açıklamada, Türkiyedeki dava sürecinin Avrupa Konseyi standartlarına uygun şeklide devam ettiğini bildirecekti. Türkiye o güne karara en büyük tehdit ilan ettiğı Öcalanın idamından vazgeçmişti. Başbakan Bülent Ecevitin 12 Ocak 2000 tarihinde Öcalan dosyasının AİHMdeki süreç sonrasında TBMMye aktarılacağını açıklamasıyla birlikte Strasbourgla taraflar arasındaki yazışmalar daha da hızlandı. AİHM bu yazışmalar sonrasında 21 Kasım 2000 tarihinde Strasbourgda ilk Öcalan duruşmasını düzenleme kararı aldı. AİHMdeki Abdullah Öcalan davası süreci artık gerçek anlamda başlıyordu. | ||||
İsrail hücum botu Gazze kıyısını vurdu | |||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||