Home page
Haber Menüsü


Yazara e-posta atmak için lütfen tıklayınız.
 
Apo’nun AİHM serüveni (1)
 
Abdullah Öcalan’ın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ndeki (AİHM) macerası Kenya’dan Türkiye’ye getirildiği gün başladı. Hem de kendisinin haberi olmadan.
 
NTV-MSNBC
 
9 Mayıs 2005 —  Türkiye’den 14, Hollanda’dan 2, İngiltere’den de 1 avukat Öcalan adına 16 Şubat 1999 tarihinde AİHM’ye başvuruda bulundular.

   
 
       
    MSNBC News Öcalan için formül arayışı
Internet Sites Fotoğraflarla dünyada geçen hafta
MSNBC News Apo'nun AİHM serüveni (2)
MSNBC News Apo'nun AİHM serüveni (3)
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  Başvuru AİHM’de hem panik hem de şaşkınlık yarattı. Tüm dünyada günün konusu haline gelen Öcalan’la ilgili olarak bir başvuru bekleniyordu ancak bu kadar çabuk olacağını Strasbourg’da kimse tahmin etmiyordu. Halbuki AİHM’nin bağlı olduğu Avrupa Konseyi, Öcalan daha Kasım 1998’de İtalya’dayken araya girmiş ve beyanlar yayımlamaya çoktan başlamıştı.


       
PKK VE ANKARA’YA ÇAĞRI
       Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin (AKPM) 30 Kasım 1999 tarihinde Budapeşte’de düzenlenen siyasi işler komisyonu toplantısı sonunda yayımlanan bir bidiride İtalyan mahkemelerinin Öcalan’ı Türkiye’ye iade etmeme konusunda aldıkları karar “uluslararası ilişkilerde hukuk devletinin zaferi” olarak yorumlanıyor ve bu kararın Ankara ve Roma’nın suçluların iadesine ilişkin taraf oldukları Avrupa sözleşmesiyle “uyumlu” olduğu belirtiliyordu.

       Aynı bildiride PKK’nın terör eylemleri kınanmakla birlikte, ölüm cezasının kaldırılmasına ilişkin TBMM gündemindeki yasa tasarısı ön plana çıkarılıyordu. Sanki birileri birkaç ay sonrasını daha o zamandan öngörmeye başlamış gibiydi.
       Öcalan’ın Türkiye’ye getirildiği saatlerden itibaren, o güne kadar PKK liderinin sığınma arayışlarını yakından takip eden Avrupa Konseyi de derhal alarma geçirildi. Avrupa Konseyi, bir yandan uluslararası ajansların haberleri, diğer yandan da Türkiye’nin Strasbourg’daki daimi temsiciliği aracılığıyla Öcalan’a ilişkin gelişmeleri dakikası dakikasına takip ediyordu. Öcalan’ın Türkiye’ye getirildiği resmen açıklandıktan hemen sonra Strasbourg’un tepkisi de gecikmedi. Avrupa Konseyi genel sekreterliği ve AKPM tarafından yapılan ortak yazılı açıklamada, hem “Avrupa ve Türkiye’deki Kürt liderlere” hem de Türk makamlarına yönelik çağrılar vardı.
APO’nun AİHM serüveni (2)
PKK yandaşlarının Avrupa’da bazı ülkelerin büyükelçilik ve konsolosluklarına saldırmalarından ürken Avrupa Konseyi, eşine ender rastlanır bir üslupla “Kürtler terör eylemlerine derhal son vermelidir” ifadesini kullanıyordu.
       Ankara’ya yönelik çağrıda ise Öcalan’ın hangi koşullarda yakalanıp Türkiye’ye getirildiğinin belirtilmesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi gereği muamele görmesi ve adalete teslim edilmesi isteniyordu. Aynı bildiride tüm bu taleplere ek olarak Türkiye’nin ölüm cezasını kaldırma temennisi de yer alacaktı. Türkiye o tarihlerde ölüm cezasını yasalarından henüz kaldırmadığı için Avrupa Konseyi’nde Rusya ile birlikte göze batan iki ülkeden biriydi.

       Avrupa Konseyi’nden bu tepkilerin geldiği saatlerde binlerce PKK’lı da Konsey ve AİHM binası önünde eylem yapıyor, zaman zaman da Fransız çevik kuvvetleriyle çatışıyordu. Strasbourg, büyük çoğunluğu 12 Eylül 1980 sonrası kente gelmiş binlerce Kürt kökenlinin de yaşadığı Almanya’yla sınırı olan bir kentti. Nitekim, Öcalan’ın Türkiye’ye getirilmesiyle birlikte kent binlerce PKK militan ve sempatizanının adeta ibadethanesi haline geldi.
       AİHM, kendisine 16 Şubat’ta yapılan başvuruyu 18 Şubat’ta duyurdu. Başvuru aslında AİHM kayıtlarına 17 Şubat günü geçirilmişti. Avukatlar ilk başvuru metninde Strasbourg yargısı önüne Öcalan’ın Kenya’da “yasadışı yollardan yakalanışını”, “hayatının tehlikede olduğunu”, “kötü muamele gördüğünü” ve “adil yargılanmayacağını” ileri süren tezlerle geldiler.

       Ayrıca AİHM iç tüzüğünün 39. maddesi gereği başvuruya ilişkin “ihtiyati tedbir” uygulaması da istiyorlardı.
       Bir diğer deyişle, o tarihte Türkiye’ye hukuksal açıdan “laf geçirme” gücüne sahip yegane organ olan AİHM’yi Ankara’ya baskı yapmaya itmeye çalışıyorlardı. Avukatların o günlerdeki en büyük endişesi müvekkillerinin “öldürülme” riskiydi. Temel strateji bu nedenle Öcalan’ın “hayatını kurtarmak” üzerine kuruldu.
       AİHM’ye başvuru yapıldıktan bir gün sonra, 17 Şubat günü, Öcalan’ın Hollandalı avukatları Ties Prakken ile Britta Böhler, müvekkillerini görmek için geldikleri Türkiye’ye alınmadılar. Türk polisi “PKK militanı” olduğu gerekçesiyle Britta Böhler’i daha önceden fişlemişti. Bu olay da ilk etapta AİHM’nin Ankara’yı sorgulayacağı konular arasında yer alacaktı. Taa ki Prakken ve Böhler 27 Ekim 2000 tarihinde sessiz sedasız Öcalan’ı savunmaktan vazgeçinceye kadar.
       
AİHM DOSYAYI AÇIYOR
       Öcalan’ın başvurusu AİHM’nin 7 yargıçtan oluşan bir dairesi tarafından acil biçimde 23 Şubat günü özel oturumda ele alındı. Mahkeme, elinde yeterli veri olmadığından avukatların ilk ihtiyati tedbir talebini reddetti. Buna karşılık, Öcalan’ın yakalanışı, tutukluluk koşulları ve avukatlarıyla görüşme hakkı konularında Türk hükümetinden bilgi istemeye karar verdi.
       AİHM’nin bu ilk çıkışı sonrası Türk hükümeti ile Öcalan’ın avukatları Strasbourg’u adeta enformasyon yağmuruna tutmaya başladılar. Strasbourg yargıçlarını meraklandıran şey Ankara’nın yanıtlarıydı. Türk hükümeti, AİHM’nin sorularına 26 Şubat ve 3 Mart 1999 günleri yanıt verdi.
       AİHM Ankara’nın bazı yanıtlarını tatmin edici bulmadı. Öcalan’ın başvurusu henüz “kabul edilebilir” bile ilan edilmemişti. Buna rağmen Türk yargı sistemini ve Öcalan’ı yargılayacak olan DGM’leri yakından tanıyan AİHM yargıçları daha o aşamada “adil yargılama” konusunda Ankara’ya mesaj vermek istediler. AİHM, daha önce aldığı kararlarda DGM’lerde askeri hakim bulunmasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı ilan etmişti. Ankara da bunu çok iyi biliyordu. Mahkeme 4 Mart günü Ankara’ya yolladığı bir mesajla, adil yargılama ve sanığa istediği avukatlar aracılığıyla mahkemelere başvurma hakkı tanınması konularında ihtiyati tedbir kararı aldığını duyurdu.
       
İMRALI’YA İLK AVRUPA ZİYARETİ
       Aynı günlerde davanın geleceğini etkileyecek bir başka gelişme daha yaşanacaktı. AİHM ile Strasbourg’da aynı binayı paylaşan ve Avrupa genelinde gözaltı ve tutukluluk koşulları konusunda hükümetler bünyesinde referans kuruluş olan Avrupa İşkence ve Kötü Muameleyi Önleme Komitesi (CPT) 2 Mart günü sessiz sedasız İmralı’da Öcalan’ı ziyaret edecekti. Ziyaret medyaya, Türk hükümetinin onayıyla 5 Mayıs 1999 tarihinde duyurulacaktı. CPT ziyarete ilişkin raporunu 22 Mart günü Ankara’da Dışişleri bakanlığı Avrupa Konseyi dairesine gönderdi.
       Daha sonra İmralı’yı iki kez daha ziyaret edecek olan CPT’nin raporu Ankara’yı tatmin eder yöndeydi. Abdullah Öcalan’ın işkence ve kötü muamele görmediği not ediliyor, sağlığının yerinde olduğu belirtiliyordu. İmarlı’daki tutukluluk koşullarının “yüksek standartta” olduğunun vurgulandığı raporda Türk hükümetine yönelik elle tutulur tek eleştiri Öcalan’ın yalnızlığıydı. CPT raporları AİHM gözünde referans niteliğindeydi ve bu ilk İmralı raporu AİHM sürecinde Ankara’nın çok işine yarayacaktı. Ankara, başına gelebilecekleri öngörmüş ve Avrupa’nın olası eleştirilerini asgariye indirgemek için tedbirini almıştı.
       Türk hükümeti 8 Mart, Öcalan’ın avukatları ise 12 Mart günü AİHM’ye genel gözlemlerini ilettiler. Ancak AİHM ihtiyati tedbir kararıyla ilgili olarak Ankara’dan beklediği yanıtları henüz alamamıştı. AİHM 23 Mart günü Ankara’dan ihtiyati tedbirle ilgili ayrıntılar istedi. Bu yanıtlar gelmeden davacının yaptığı başvurunun ilerlemesi mümkün değildi.
       Ankara’nın yanıtı Türkiye’nin Strasbourg’daki daimi temsilciliğinin hukuk danışmanı aracılığıyla 9 Nisan günü AİHM’ye iletildi. Türk hükümeti, “AİHM’nin istekleri ihtiyati tedbir çerçevesini aşıyor” gerekçesiyle yanıt vermeyeceğini söylüyordu. Mahkeme Öcalan konusunun Türkiye açısından olağanüstü bir durum olduğunun farkında olmakla birlikte, Ankara’nın yanıtına şaşırmıştı. Ama şaşkınlık soruna dönüştürülmedi.
       AİHM davacı tarafın tez ve gözlemlerini Türk hükümetine ilk olarak 29 Nisan günü iletti. Türk hükümetinin bu tezlere yanıtı 31 Ağustos 1999 tarihinde Strasbourg’a ulaşacaktı. Ankara zaman kazanmaya çalışıyor, AİHM’deki süreci uzun bir döneme yayma endişesiyle hareket ediyordu. Öcalan’ın avukatları ise tam tersi bir mantıkla hareket ediyorlardı. Türk hükümetinin AİHM’ye ilettiği yanıtlara önce Türkiye’deki avukatlar aracılığıyla 27 Eylül’de, ardından da Hollandalı avukatları aracılığıyla 29 Ekim’de ivedi nitelenebilecek biçimde yanıt vereceklerdi.
       DGM’nin 29 Haziran 1999 tarihinde Öcalan hakkında ölüm cezası hükmetmesinden sonra Hollandalı avukat Böhler AİHM’den infazı durdurması talebinde bulundu. AİHM, 6 Temmuz tarihinde Böhler’e gönderdiği yanıtta, Yargıtay’ın DGM kararını onaması halinde bu talebi dikkate alabileceğini bildirdi.
       
AİHM İNFAZI DURDURUYOR
       Yargıtay 25 Kasım 1999 tarihinde DGM’nin kararını onayladı. Aynı gün Öcalan’ın avukatlarından Hasip Kaplan AİHM’ye başvurarak, infazı durdurma kararı alınmasını istedi. AİHM bu talebe 30 Kasım 1999 tarihinde olmulu yanıt verdi ve Türk hükümetinden Strasbourg mahkemesi gündemindeki süreç sona erene kadar infazı askıya almasını istedi.
       Bu arada Avrupa Konseyi Abdullah Öcalan’ın Türkiye’deki davasını da yakından takip ediyordu. Dava, büyük ölçüde, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin Türkiye raportörlüğü görevini yürüten Macar parlamenter Andras Barsony tarafından izlendi. Barsony, Yargıtay’da 21 Ekim 1999 tarihinde yapılan duruşma sonrası yaptığı yazılı açıklamada, Türkiye’deki dava sürecinin “Avrupa Konseyi standartlarına uygun” şeklide devam ettiğini bildirecekti.
       Türkiye o güne karara “en büyük tehdit” ilan ettiğı Öcalan’ın idamından vazgeçmişti. Başbakan Bülent Ecevit’in 12 Ocak 2000 tarihinde Öcalan dosyasının AİHM’deki süreç sonrasında TBMM’ye aktarılacağını açıklamasıyla birlikte Strasbourg’la taraflar arasındaki yazışmalar daha da hızlandı.
       AİHM bu yazışmalar sonrasında 21 Kasım 2000 tarihinde Strasbourg’da ilk Öcalan duruşmasını düzenleme kararı aldı. AİHM’deki Abdullah Öcalan davası süreci artık gerçek anlamda başlıyordu.
       
 
       
    TOP5 İsrail hücum botu Gazze kıyısını vurdu  
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları