Home page
Haber Menüsü


Tarihin daha hızlı aktığı yer (III)
Tayland ekonomisi ciddi bir çıkış trendi yakalamış durumda. Ancak bu gelişimin ülkenin tamamına refah ve huzur getirebilmesi ve insan haklarından da ödün verilmemesi gerekiyor.
Altay Atlı
NTV-MSNBC
    4 Aralık 2004—  Birçoğumuzun Tayland ile ilk tanışması “Kral ve Ben” filmiyle olmuştur. 1956 yılında çevrilen ve başrollerini unutulmaz oyuncular Yul Brynner ile Deborah Kerr’in paylaştığı bu film, 19. yüzyılda o zamanki adıyla Siyam ülkesinde geçiyordu. Kral Mongkut ile kralın çocuklarına ders veren öğretmenlik yapan İngiliz öğretmen Anna Leonowens’ın hikayesini anlatan filmin yeni bir versiyonu da geçtiğimiz yıllarda “Anna ve Kral” adıyla çekildi.  

   
 
       
   
MSNBC News Tarihin daha hızlı aktığı yer (II)
MSNBC News Tarihin daha hızlı aktığı yer
 
NTVMSNBC Reklam  
 

 


       Bu filmler her ne kadar tarihi gerçekleri tam olarak yansıtmamalarına ve hatta bu nedenle Tayland’da yasaklanmış olmalarına rağmen bizlere bu ülkenin tarihi, doğal ve kültürel zenginlikleri hakkında az da olsa bilgi verdiler.
       Malezya’da Penang’dan bindiğimiz tren kısa bir süre sonra Tayland sınırını geçtikten sonra kuzeye doğru devam ediyor ve toplam 21 saatlik bir yolculuktan sonra bizi Tayland’ın başkenti Bangkok’a bırakıyor. Bangkok’ta ilk karşılaştığımız şey, kargaşa. Kalabalık, trafik, gürültü… Ancak bu kargaşanın bir özelliği var. Bir süre sonra alışıyor, hatta bu kargaşanın bir parçası olmaktan, kendinizi akıntıya bırakmaktan zevk alıyorsunuz.
       Bangkok’ta trafik sorunu gerçekten çok büyük. Son yıllarda toplu taşımacılık alanında önemli iyileştirmeler yapılmış; metro ve tek raylı “Skyrail” sistemi belirli ölçüde bir rahatlık sağlıyor ama bu 11 milyonluk kentte tam 5.5 milyon taşıtın olduğu ve bu sayıya her yıl 600 bin yeni taşıt eklendiği gerçeğini değiştirmiyor.
       Şehrin bir ucundan diğer ucuna gitmek için kullanılabilecek en keyifli yol ise Chao Phraya nehrininde çalışan tekneler. Bu nehir ve nehre bağlı “khlong” adı verilen kanallar sayesinde Bangkok’a “Doğu’nun Venedik’i” deniyor. Chao Phraya, Bangkok’u Güney Çin Denizi’ne bağladığı gibi Tayland’ın iç kısımlarındaki tarım arazilerine de büyük fayda sağlıyor. Bangkok’taki bütün büyük Budist tapınakları ve Kraliyet Sarayı bu nehrin kıyısında. Keyfinizi tek şey kaçırabilir, o da nehrin oldukça pis oluşu. Bu konuda, Bangkok büyük sıkıntı çekiyor. Geçen sene şehirde 3.3 milyon ton çöp üretilmiş. Tabii ki bundan Chao Phraya da nasibini almış.
       
BANGKOK’TA BİR GECE
       Benim gibi çocukluk ya da gençlik yıllarını 80’lerde geçirmiş olanlar Alphaville grubunu çok iyi hatırlarlar. Bu grubun “One Night in Bangkok” (Bangkok’ta Bir Gece) adlı meşhur bir şarkısı vardı. Şarkıda şöyle deniyordu: “Bangkok’ta bir gece ve dünya senin yanında küçülür / Barlar tapınaktır ama inciler bedava değil / Her altın manastırda bir tanrı bulursun / Ve şanslıysan o tanrı bir dişidir” Tayland, doğal güzellikleri ve zengin tarihi ile dünyanın en çok turist çeken yerlerinden birisi.
       Bangkok’un gece hayatı ise o kadar meşhur ki şarkılara bile konu olmuş. Diskolar, barlar, gece kulüpleri ve masaj salonları şehrin her yerinde. İnsanlar sabahlara kadar eğleniyorlar. Buraya kadar güzel ama madalyonun bir de öbür yüzü var. Seks endüstrisi, Bangkok’un her köşesinde ve açık bir şekilde yüzünü gösteriyor. Dünyanın bu en eski mesleğinin icra edilip edilmemesini tartışacak değiliz ve ayrıca dünyanın her ülkesinde bu endüstri faaliyet gösteriyor. Ancak Bangkok’ta olduğu gibi bu kadar çok günlük hayatın içine geçmiş olması rahatsızlık yaratabiliyor. En kötüsü de toplumun imajını zedelemesi ve Tayland hakkında önyargıların oluşmasına yol açması…
       Bangkok’un Tayland dilindeki adı “Krung Thep”, yani Melekler Kenti. Tarih, birçok Güneydoğu Asya kentinde olduğu gibi burada da çok hızlı akmış. Şehrin bir tarafında Kral Birinci Rama’nın 1782 yılında yaptırdığı Kraliyet Sarayı var. Kral Mongkut ve Anna Leonowens’ın bahçelerinde dolaştıkları bu saray meşhur “Zümrüt Buda” heykelinin yer aldığı Wat Phra Kaew tapınağına da evsahipliği yapıyor. Şehrin bu bölgesinde birçok tapınak var. Buradan ayrılıp kısa bir süre içerisinde şehir merkezine gidiyor ve gökdelenlerle, iş ve alışveriş merkezleriyle, Asya’nın en hızlı gelişen, en dinamik kentlerinden birisiyle yüz yüze geliyorsunuz. Bangkok, gerçekten de bölgede Singapur ve Hong Kong’a rakip olabilir. Ancak bunun için altyapı sorunlarını çözmesi gerekiyor.
       
  Tayland
Nüfus: 65 milyon
GSYİH (cari fiyatlarla): 143.1 milyar dolar
Büyüme oranı (2003): yüzde 6.8
Kişi başına düşen GSYİH (cari fiyatlarla): 2,200 dolar
Toplam ihracat (2003): 78.1 milyar dolar
Toplam ithalat (2003): 74.3 milyar dolar
Yıllık enflasyon (TÜFE, 2003): yüzde 2.6
Kamu kesimi borcu (GSYİH'ye oranı): yüzde 46.6
İşsizlik: yüzde 2.2
Türkiye, Tayland'a 2003 yılında yüzde 54'ü demir çelik olmak üzere 108.4 milyon dolarlık ihracat yapmış. Aynı dönemde Türkiye'nin Tayland'dan ithalatı ise 291.4 milyon dolar olarak gerçekleşmiş.

       
ASYA KRİZİ’NİN PATLAK VERDİĞİ YER
       Tarihin daha hızlı aktığı bu kentte, yaklaşık yedi bucuk yıl önce bir yaz günü tarih aniden duruverdi. 2 Temmuz 1997 tarihinde Tayland Merkez Bankası, o güne kadar dolara “peg” edilmiş olan Tayland Baht’ını serbest bıraktığını açıkladı. Dünya piyasalarında doların değer kazanması nedeniyle Baht da değer kazanıyor ve spekülatif döviz hareketleri artıyordu. Merkez Bankası önce döviz rezervlerini kullanarak Baht’ı korumaya çalışmış, ancak bu bir işe yaramadığı gibi döviz rezervleri de birkaç hafta içerisinde 32 milyar dolardan 800 milyon dolara inmişti. Bu arada finans ve gayrimenkul sektörlerinde de ciddi sorunlar yaşanıyordu. Sonuç olarak 2 Temmuz 1997’de Baht, dolar karşısında yüzde 20 oranında devalüe edilerek, dalgalı kura geçildi.
       İşte o gün, Güneydoğu Asya’da tarihin durduğu an oldu. Devalüasyon, istenen sonuçları vermediği gibi Tayland ekonomisini krize sürüklendi. Baht’ın değeri altı ay içerisinde yüzde 50 oranında azaldı. “Domino etkisi” nedeniyle önce başta Malezya, Endonezya ve Güney Kore olmak üzere bölge ülkeleri, sonra Rusya ve Brezilya gibi diğer bazı gelişmekte olan ülkeler bu mali krizden etkilendiler. Krizden önceki on yıl içerisinde yıllık ortalama yüzde 9 oranında büyüme sağlayan ve “Asya Kaplanı” olarak nitelendirilen Tayland ekonomisi, 1998 yılında yüzde 10.2 oranında küçüldü.
       Tayland, Asya Krizi’nin ilk patlak verdiği yer olmasına rağmen krizin etkilerinden örneğin bir Endonezya’ya nazaran daha kısa sürede kurtuldu. Özellikle ABD ve Çin’deki talebin artmasından kaynaklanan ihracat artışı bunda önemli rol oynadı. Ancak asıl önemli olan, Tayland’ı yönetenlerin sorunların temeline inmeleri, ekonomiye yeni bir yaklaşım getirmeleri, ihracat artışı gibi bir takım avantajlardan faydalanıp günü kurtarmak yerine uzun vadede sürdürülebilirliği hedefleyen programlar yapmalarıydı.
       
THAKSİNOMİ
       Tayland ekonomisinin yapısal anlamda zayıf tarafları ihracat gelirlerine aşırı bağımlı olması (GSYİH’nin yaklaşık yüzde 60’ı), ihraç pazarlarının birkaç ülkede yoğunlaşması, iç pazarların zayıf olması, sanayinin ucuz işgücü avantajını temel alarak yapılandırılmış olması ve krizde de görüldüğü gibi ekonominin dış faktörlere ve küresel piyasalardaki dalgalanmalara karşı aşırı hassas olmasıydı. Bunlarla birlikte sahip olduğu zengin kaynaklar ve ülkenin stratejik konumu ise Tayland’ın avantajlarıydı. İşte bu zayıflıkları gidermek ve avantajlardan daha fazla verim sağlayabilmek için Başbakan Thaksin Shinawatra’nın hükümeti ekonomide bir “dual track” (çift yol) politikası izlemeye başladı.
       Shinawatra, Şubat 2001’de seçimleri kazanıp Başbakanlık koltuğunu oturduktan sonra 1994 yılında girdiği siyaset sahnesindeki deneyimlerini iş dünyasındaki deneyimleri ile birleştirerek ekonomiye el attı. Söz konusu politikanın temelinde bir yandan iç pazarın yerel kaynaklara ağırlık verilerek daha güçlü bir yapıya kavuşması sağlanırken, diğer yandan ülkeye yabancı yatırımın daha fazla çekilerek sanayileşmeye ivme kazandırılması öngörülüyordu. Bu politika son dört yıl içerisinde başarıyla uygulandı. Yeniliklere, yüksek teknolojiye, yeni pazarlara açılmaya ve bölgesel işbirliklerine önem verildi. Thaksin Shinawatra’nın ekonomi politikalarının bütününe “Thaksinomi” diyenler de var...
       Burada bir parantez açıp kısaca Başbakan Shinawatra’dan bahsetmek gerekiyor. Thaksin Shinawatra, özel sektörden gelen birisi. Başbakanlık görevine başlamadan önce Tayland’ın en büyük GSM şirketinin başında olan olan Shinawatra’nın Tayland’ın en zengin adamı olduğu söyleniyor. Bu açıdan aslında biraz İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi’yi andırıyor. 1932 yılından beri 16 değişik anayasa ve 17 askeri darbe gören Tayland’da Shinawatra, bugüne kadar görev yapan 23 Başbakan içerisinde dört yıllık dönemi tamamlayabilen ilk isim oldu.
       “Thaksinomi”nin başarısını rakamlarda da görmek mümkün. Tayland ekonomisi bu yıl yüzde 6.5 oranında büyüme gerçekleştirecek. İmalat sektörü için ise büyüme yüzde 14.5 olarak öngörülüyor. Tayland’da sanayi son yıllarda büyük bir atılım gerçekleştirdi. Devlet KOBİ’lere büyük destek veriyor. Diğer yandan, ekonominin dış açılımında da önemli mesafe kaydedildi. İhracatın 2004 yılında yüzde 21 oranında artarak 95 milyar dolar olarak gerçekleşmesi bekleniyor. Shinawatra göreve gelene kadar hiçbir ülkeyle serbest ticaret anlaşması olmayan Tayland’ın şu anda sekiz ülkeyle müzakereleri devam ediyor. Tayland’a yabancı sermaye girişi de gittikçe artıyor. 2002 yılında ülkeye 265 milyar Baht (cari fiyatlarla 6.7 milyar dolar), 2003 yılında ise 319 milyar Baht (8.1 milyar dolar) yabancı yatırım girmişken, 2004 yılında bir önceki yıla göre yüzde 8’lik bir artış bekleniyor.
       
GÜNEYDOĞU ASYA TURU BİTİYOR
       Bu yazıyla beraber, Güneydoğu Asya’da yapmış olduğumuz küçük turu tamamlamış olduk. Ancak izin verirseniz sizleri son olarak Malezya’dan çıkıp Tayland sınırını geçtiğimiz ana geri götürmek istiyorum. Sınırda yolcuları dev bir poster karşılıyor. Üzerinde genç bir kız resmi var ve şöyle diyor: “Tebessümlerin ülkesi Tayland’a hoş geldiniz.” Ne var ki son zamanlarda bu bölgede, yani Güney Tayland’da olan olaylar insanın tebessüm edebilmesine olanak vermiyor. Son bir yıl içerisinde çıkan çatışmalarda yaklaşık 500 kişi hayatını kaybetmiş. Burası Müslümanların çoğunlukta olduğu bir bölge. Merkezi yönetim ile görüş ayrılıkları olan Müslüman gruplar ile güvenlik güçleri arasında zaman zaman çatışmalar çıktığı gibi şiddetin bölgedeki Budistlere yöneldiği de oluyor. 25 Ekim’de bir protesto gösteri sırasında olaylar kontrolden çıkınca polisin açtığı ateş sonucu 85 Müslüman Taylandlı hayatını kaybetti ve bir süredir yatışmış olan gerginlik tekrar tırmanmaya başladı.
       Tayland ekonomisi ciddi bir çıkış trendi yakalamış durumda. Ancak bu gelişimin ülkenin tamamına refah ve huzur getirebilmesi ve Tayland’ın gerçekten “kükreyen bir kaplan” olabilmesi için bu tür üzücü olayların önüne geçilmesi, teröre müsamaha edilmemesi, ancak aynı zamanda demokrasiden, insan haklarından da ödün verilmemesi gerekiyor.
 
       
    TOP5 Bankaların kara tahtaları siliniyor  
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları