| | | | |
|
En fazla da Güney Kore konusunda karamsar: Askeri cunta tarafından yönetilen bu ülke, sanayileşmenin gerisinde kalmış durumda, ekonomik reformlar istenen sonucu veremedi ve aynı zamanda bu ülke 600 bin kişilik bir orduyu beslemek zorunda...
Bu gözlemler 1962 yılı için şaşırtıcı değil. Asıl şaşırtıcı olan Doğu Asyanın aradan geçen 40 yıl içerisinde yapmış olduğu aşama. Edwardesin kitabının yayınlanmasından sonra, 1997-98 döneminde yaşanan mali krize kadar geçen süre boyunca bölge ülkeleri yılda ortalama yüzde 6-8i bulan büyüme oranları yakaladılar. Sanayileştiler.
BÜYÜME KATLANDI, ÇİN DEV HALİNE GELDİ
Önceleri ithal ikameci politikalarla kendi sanayilerini geliştirdikten sonra ihracata dayalı büyümeye geçtiler. Birçok Doğu Asya ekonomisi, on yılda iki katı büyüdü ve ilerleyen on yıllarda da bunu yapmaya devam etti. Çin, bir tehdit olmaktan çıktı; büyük ve dış dünyayla bütünleşmiş bir ekonomi devi haline geldi.
Sanırım, Doğu Asyada tarih daha hızlı akıyor. Şangayda olduğu gibi on yıl öncesine kadar bataklık olan bir yerde dev gökdelenlerin yükseldiğini görüp şaşırıyorsunuz. Sadece ekonomik gelişmeyle kısıtlı değil bu süratli değişim. Toplumlar da değişiyor.
Geleneksel değerlerini büyük ölçüde koruyan Doğu Asyalılar, bir yandan da Batının da beğendikleri özelliklerini, yaşam tarzını alıyorlar.
Bangkokta bir eğlence merkezinde arkadaşlarının yanına giden Taylandlı bir genç, yanıbaşındakilerle Hollywood filmlerinde gördüğümüz gibi çak dostum şeklinde merhabalaştıktan sonra masanın uzak tarafındaki arkadaşları için ellerini birleştirip hafif eğilerek Budist tarzı bir selam veriyor. Hemen bir yan masada oturmakta olan yazarınız da tabii ki şaşırıyor!
İLK DURAK MALEZYA
Bu süratli değişimi takip edebilmek için geçtiğimiz aylarda ufak bir Güneydoğu Asya seyahatine çıktım. İlk durak olan Malezyada iki amacım vardı.
|
|
| Malezya'nın kalkınmasında eski Başbakan Mahatir Muhammed'in de katkısı büyük.
| |
Birincisi bu ülkeyi ziyaret etme şansımın olmadığı son 6 yıl içerisinde ne gibi değişimler yaşandığını görmek, ikincisi ise 22 yıl Başbakanlık görevini sürdürüp Malezyanın sembolü olan Dr. Mahathir Muhammedden sonra geçen sene göreve gelen Abdullah Badawi ile Malezyanın nasıl bir yön belirlediğini anlamaktı.
Malezyanın başkenti Kuala Lumpura hangi yoldan gelirseniz gelin, sizi ilk karşılayan mutlaka Petronas İkiz Kuleleri olacaktır. 452 metre yüksekliğinde, çelik ve camı birleştirirken modernle gelenekseli de harmanlamayı başarmış olan bu gökdelen çiftinin adı bence Asya Krizi Anıtı olarak da değiştirilebilir.
Mahathir döneminde ülkenin yükselen gücünü dünyaya göstermek için yaptırılan bu kuleler, 1998 yılında, tam da Asya Krizinin ülkeyi sarsmakta olduğu bir dönemde hizmete açılmıştı. Tabii ki, 88 katlı bu çift gökdelen, uzun süre kiracı bulmakta zorlandı. O günlerde Kuala Lumpurda hareketli günler yaşanıyordu. Kriz, Malezya ekonomisini vurmuş, ülkenin para birimi ringgitin değeri, 1 dolara 2.50den 4.70e düşüvermişti.
Mahathir, bir yandan krizin suçunu başta Geoge Soros olmak üzere döviz spekülatörlerine atıp, krizin bir Yahudi komplosu olduğu şeklinde çılgınca açıklamalar yaparken, bir yandan da IMFyi her ülkeye standart reçeteler uygulamak ve ekonomilerin kendilerine has özelliklerini gözardı etmekle eleştiriyordu. Mahathir, IMF ile yollarını ayırdı, ringgiti 3.80den dolara sabitledi, sermaye hareketlerine kısıtlamalar getirdi ve bankalara çeşitli yaptırımlar uyguladı. Sonuç olarak Malezya ekonomisi, komşu ülkelere göre krizi daha rahat ve daha az hasarla atlattı. 1998de yüzde 7.4 küçülen GSYİH, ertesi yıl 5.8 büyüdü, makroekonomik istikrar sağlandı ve yabancı yatırım tekrar gelmeye başladı.
Petronasın boş kalan katları da doldu. Kriz sırasında, kimi kesimler tarafından çöken bir ekonomide, gereksiz harcamaların sembolü olarak görülen ikiz kuleler, Malezya ekonomisinin toparlanışının ve yükselişe geçişinin simgesi oluverdi. Bugün Petronas kulelerinde birçok çok uluslu şirketinini ofisi olduğu gibi, alt kısımda yer alan dev alışveriş merkezi Suria KLCC ise Armani ve Bulgariden Japon perakende devi Isetana kadar birçok mağazaya evsahipliği yapıyor ve gün boyunca alışveriş yapan insanlarla dolup taşıyor.
ÇİNLİLERE POZİTİF AYRIMCILIK
Suria KLCCde en çok dikkat çeken şey, birçok mağazının kapısında eleman ilanı olması. Sirkülasyon o kadar yüksek ki, bazı mağazalar özel tabelalar yaptırmışlar, eleman aradıklarında bilgisayardan çıktı almak yerine bu hazır tabelayı kapıya yerleştiriyorlar. Bu ilanların çoğunda ise şu ibare var: Chinese Preferred, yani Çinliler tercih edilir.
Malezya nüfusunun yüzde 25i etnik olarak Çin kökenli, ancak ekonomide bir Çin ağırlığı var.
|
|
|
| |
Borsada kote olmuş şirketlerin yüzde 65i Çin kökenlilere ait. Azınlık oldukları halde Çinli çalışanlar, işverenler tarafından tercih ediyorlar. Başka bir deyişle Çinlilere karşı pozitif ayrımcılık başlamış durumda.
Endonezyada 1998 yılında yaşananları ve büyük ölçüde halen yaşananları düşününce (Bakınız Endonezya, Herşeye Rağmen Yaralarını Sarıyor) insanın aklına ister istemez şu geliyor: Ekonomik kalkınma; etnik, siyasi, ideolojik ayrımları bir tarafa itiyor ve büyüyen pastadan pay kapma yarışı önyargıların safdışı kalmasını sağlıyor. Tabii ki burada ön koşul, ülkeyi yönetenlerin tüm vatandaşlarına, ayrımcılık yapmadan buyrunuz pasta, çalışan herkese pay var demesi. Endonezyada Çin kökenli oldukları için iş bulamayan gençler Avustralyaya, ABDye göç ederken, Malezyada Malay işverenler bile kapılarına Çinli tercih edilir ilanı asabiliyorlar.
Kuala Lumpurun merkezi semtlerinden birisi olan Bukit Bintang (Türkçeye Yıldız Tepesi olarak çevirilebilir), Malezyadaki hızlı değişimi hissedebileceğiniz en güzel yerlerden birisi. Burada hayat 24 saat boyunca, inanılmaz bir hızda akıyor ve karşınıza değişik fotoğraflar çıkartıyor. Tam kafanızın üzerinden şehrin modern tek raylı toplu taşımacılık sistemi Monorail geçerken, aşağıda trafik curcunası yaşanıyor.
Yan yana dizilmiş dev alışveriş merkezlerinin aralarına serpiştirilmiş, yerel dükkanlar, bakkallar, lokantalar da sizi içeri davet ediyorlar. Müslüman hanımların bir kısmı başörtüsünü tercih ediyor, günlük kıyafetinin üzerine rengarenk bir başörtüsüyle sokağa çıkabiliyor, yanındaki Çinli arkadaşı ise mini etekle dolaşıyor. Hepsinden önemlisi kimse kimseyi rahatsız etmiyor.
2000 yılında Melbournede benim de katıldığım bir sohbet toplantısında Malezyanın muhalefet liderlerinden Lim Kit Siang, Mahathiri uzun uzadıya eleştirmiş, sonra da kendisine sorulan Şu anda bir mucize olsa da Mahathir ortadan kaybolsa Malezya için daha mı iyi olur? sorusuna şu cevabı vermişti: Hayır. Tüm olumsuz taraflarına rağmen Malezyayı bir arada tutan kişi odur. Bukit Bintangda gördüğümüz mozaikler büyük ölçüde Mahathirin eseri. Ancak Malezyada tarih öyle hızlı aktı ki, Siangı bile haksız çıkarttı.
BADAWİ HALKIN DESTEĞİNİ ALDI
2003 yılının Ekim ayında, Mahathir kendi isteğiyle görevinden ayrıldı ve yerini 64 yaşındaki Abdullah Badawiye bıraktı. Bu yıl Mart ayında yapılan seçimlerden hükümetteki Barisan Nasional (Ulusal Cephe) koalisyonunun oyların yüzde 90ını alarak galip çıkması (1999 seçimlerinde koalisyonun oy oranı yüzde 77ydi) Malezya halkının Badawiye güveninin ve verdiği desteğin bir işareti oldu.
Badawinin en büyük özelliği, selefinin ekonomik alandaki başarılarını devam ettirirken kendisinden önceki dönemle ilgili olan olumsuzluklardan kendini uzakta tutması ve bunların giderilmesi için çaba sarfetmesi. Badawi, Başbakanlık koltuğuna oturur oturmaz ilk iş olarak yolsuzluğun üzerine gitmeye başladı ve cesur bir hareketle, zamanında Mahathirin yakınındakilere verilmiş olan büyük ihaleleri iptal etti.
Kamu sektörü reformunu başlatan Badawi, vergi sisteminde de düzenlemeler yaptı ve devlete ait şirketlere performanslarını artırmaları için çağrıda bulunarak bu amaç doğrultusunda bazı düzenlemeler yaptı.
Badawinin icraatı, meyvelerini vermeye başladı. Bu sene Malezya GSYİHsinin yüzde 7lik bir büyüme gerçekleştirmesi bekleniyor. Sokaktaki adam da Badawinin performansından memnun.
Mahathir, bir aile şirketinin CEOsu gibi yönetiyordu ülkeyi, Badawi ise Başbakanlık yapıyor. Badawinin en olumlu yanı ise Malay, Çin ya da Hint kökenli demeden toplumun her kesimini, ekonomik kalkınma planlarına aktif bir şekilde dahil etmesi. Bu sayede Badawi, toplumda birlik duygusunun kuvvetlenmesini sağlıyor. Bu durum ekonomik kalkınmayı perçinliyor ve refahın artması toplumsal birliği daha da kuvvetlendiriyor. Badawi, bu döngüyü yakalamış durumda.
Malezya, altı yıl öncesine göre çok farklı. O dönemde burayı Singapur ile Cakartanın arasında ortada bir yer diye nitelendirmiştim. Şimdi yine aynı şeyi düşünüyorum ama bu sefer tam ortada değil de hızla Singapura yaklaşan bir konumda olduğunu söyleyebilirim. Tabii ki Badawi ve ekibinin daha yapması gereken çok iş var.
Sizler ise lütfen hazırlanın. Gelecek yazımızda bir tren yolculuğu ile Malezyanın en kuzeyine, Penanga gideceğiz ve Penangın yetiştirdiği en tanınmış şahsiyetlerden birisi olan Anwar Ibrahimden bahsedeceğiz. | |
|