Home page
Haber Menüsü


Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin
 
Rusya ile rekabetten işbirliğine
 
Türkiye ile Rusya arasında işbirliğinin şimdiye kadar hiç olmadığı kadar yüksek seviyelere gelmemesi için hiçbir engel yok, çünkü her iki taraf da bu konudaki kararlılığını sergilemiş durumda.
 
Altay Atlı
NTV-MSNBC
 
3 Eylül 2004—  Türkiye ile Rusya arasındaki ticari ve ekonomik ilişkilerin “mevcut potansiyeli yansıtmadığı” her iki ülke yetkilileri tarafından sıklıkla dile getirilir. Bu doğrudur, gerçekten de Türkiye ile Rusya’nın ortaklık yapabileceği bir çok alan mevcuttur.

   
 
       
   
MSNBC News Altay Atlı: Rusya ile rekabetten, işbirliğine (I)
MSNBC News Altay Atlı: Gürcistan'da güller açacak mı?
MSNBC News Altay Atlı: Dünyaya Doğu'dan bakmak
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  Ancak işbirliği alanları gündeme getirilirken, ya da iş çevrelerinin karşılaştıkları sorunlara çözüm getirilmesi istenirken, genellikle kısa ve orta vadeli konular üzerinde durulur. Bunlar hiç de önemsiz değildir, tersine iki ülke arasındaki ekonomik bağların kuvvetlendirilmesi isteniyorsa bu konular mutlaka ele alınmalıdır.


       Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Türkiye ziyareti, Kuzey Osetya’daki üzücü olay nedeniyle ertelendi. Ancak söz konusu ziyaretin yıl sonuna kadar gerçekleştirileceği ifade ediliyor.
        Ziyarette yukarıda bahsettiğimiz konular gündeme gelecek. Bunların arasında enerji alanında işbirliği, Türk iş adamlarının Rusya’da, Rus şirketlerinin de Türkiye’de yaşadıkları sorunlara çözüm önerileri, savunma sanayiinde ortak projeler gibi konular var.
       Ancak bütün bunların ötesinde Türk-Rus ilişkilerine daha geniş bir çerçeveden bakmak, uzun vadede Türkiye’nin dünyanın ve Avrasya bölgesinin değişen ekonomik haritasında Rusya’ya göre ne konumda olacağını belirlemek ve bu konuma ulaşabilmek için çalışmaya başlamak gerekiyor.
       
AVRASYA’NIN İKİ BÜYÜK OYUNCUSU
       Rusya ve Türkiye, Avrasya coğrafyasının iki önemli oyuncusu. Avrasya coğrafyası dendiği zaman bu bölgede Bağımsız Devletler Topluluğu’nu (BDT) oluşturan ülkelerin büyük bir ağırlığı var. Eskiden Sovyet bayrağı altında birlikte yaşamış olan bu ülkeler son 15 yıldır kendi kaderlerine kendileri karar veriyorlar.
       Artık Moskova tarafından yönetilmiyorlar ama özellikle ekonomi alanında Moskova’nın bu ülkelerde büyük bir nüfuzu var. Türkiye ise tarihten kaynaklanan bağları nedeniyle Orta Asya ve Kafkaslar’da etkisi olan bir ülke. Hatırlanacağı gibi bu bölgedeki ülkeler 1991 yılında bağımsızılıklarına kavuştukları zaman kendilerine ilk yardım elini uzatan ülkelerden birisi Türkiye olmuştu. Halen Türkiye’nin burada ciddi bir ekonomik varlığı söz konusu.
       Avrasya’daki Türk yatırımları 7 milyar doları bulurken Türk müteahhitlerinin tamamladıkları projelerin değeri toplam 25 milyar dolar olarak ifade ediliyor. Enerji dışındaki alanlarda Avrasya’nın en büyük yatırımcısı Türkiye.
       Avrasya ve iki ayrı güç olarak Türkiye ve Rusya... Bu iki güç rekabet edip bu toprakların “ağası” mı olmaya çalışacaklar, yoksa işbirliğine girip her iki tarafın da kazanabileceği bir sonuç mu ortaya çıkartacaklar? 1990’ların ilk yarısında birincisi denendi.
       Türkiye, açıkcası pek umduğunu bulamadı. Ekonomi açısından bakılırsa bu ülkelere daha duygusal, dolayısıyla da hayalci yaklaştık. Bizimle aynı dili konuşan kardeşlerimizle iş yapacaktık. Yaptık da... Ama sonuç yüksek beklentilerimizi karşılar nitelikte değildi. Rusya ise SSCB’nin dağılmasından sonra kurulan BDT’nin doğal lideriydi. Ama BDT’yi oluşturan ülkeler arasındaki ilişkiler ilk yıllarda büyük ölçüde “güvensizlik” unsurunu taşıyordu.
       
AYRILSAK DA BERABERİZ
       Uzun süredir birlikte yaşayan iki sevgili düşünün. Gün geliyor, “daha fazla yapamıyoruz” diyerek ayrılıyorlar, ama “arkadaş kalalım, görüşmeye devam ederiz” kararını alıyorlar. Bu biraz zor tabii. Sevgililer birbirlerine eski güveni kaybetmişler, araya başka insanlar da giriyor.
       BDT’de de olan buydu. 1992’de imzalanan Alma-Ata Deklarasyonuna göre BDT ülkeleri arasındaki Sovyet döneminden kalan ekonomik bağlar muhafaza edilecek, bir gümrük birliği oluşturulacak ve daha birçok ortak proje gerçekleştirilecekti. Yeni bağımsız cumhuriyetler, tekrar Rusya’nın ekonomik boyunduruğu altına girmek istemediklerinden bu mümkün olamadı.
       Son dönemlerde, özellikle Vladimir Putin’in Rusya Federasyonu Devlet Başkanı olmasından sonra bu durum değişmeye başladı. Öyle görünüyor ki eski sevgililer, artık kavgalarını unutmuşlar, bazı duyguları hayatlarından çıkartıp atmışlar ve karşılıklı faydalar çerçevesinde tekrar bir araya gelmeye hazırlar. Arkadaş kalmak koşuluyla tabii... 11 Eylül’den sonra Avrasya coğrafyasında dengeler hızla değişmeye başladı ve ABD bölgedeki etkisini artırmaya başladı. Diğer yandan Avrupa, Çin ve Hindistan’da seslerini daha yüksek çıkartmaya çalışıyorlar. Rusya’nın ise eskiden kendi “oyun sahası” olan bu bölgede nüfuzunu artırmak için tek silahı var. Askeri güçle bir yere gelemeyeceği ortada, siyasi güç ise bir dereceye kadar işe yarıyor. En kuvvetli silah ise ekonomi.
       Ekonomik açıdan tüm bölge ülkeleri halihazırda büyük ölçüde Rusya’ya bağlılar. İstediği kadar ABD devreye girmeye çalışsın, Avrasya enerji satrancının kralı da Rusya. İşte bu dönemde Rusya’nın yapmak istediği şey bu konumunu pekiştirmek ve resmiyete dökmek.
       
PRAGMATİK YAKLAŞIMLAR
       2001’den beri hayata geçirilen bölgesel oluşumlara bakalım. Önce Rusya, Belarus, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan, Avrasya Ekonomik Topluluğu EURASEC’i oluşturdu. Bunun üzerine dışarıda kalan Gürcistan, Ukrayna, Özbekistan, Ermenistan ve Moldova, GUUAM’ı kurdu.
       Ukrayna’yı başkasına kaptırmak istemeyen Rusya da Ukrayna, Belarus ve Kazakistan ile birlikte Avrasya Ortak Ekonomik Alanı’nı oluşturdu. Bu çok yeni bir gelişme. Kuruluş anlaşması 23 Nisan 2004 tarihinde ilgili ülkelerin parlamentolarınca onaylandı. Bu tarihten birkaç hafta sonra Rusya, Türkmenistan dışındaki Orta Asya ülkelerini bir araya getiren Orta Asya İşbirliği Örgütü’ne (CACO) üye oldu. Bu Orta Asya ülkeleri Rusya ve Doğu’nun yükselen gücü Çin ile birlikte Şangay Altılısı’nı da oluşturuyorlar.
       Baş döndürücü değil mi? İşin gerçeği şu: soyut doktrinler yerlerini pragmatik yaklaşımlara bıraktıkça, Moskova da bölgedeki “ya hep ya hiç” iddiasından vazgeçiyor. Ekonomik çıkarları doğrultusunda bölge ülkeleri ile masaya oturuyor. Bu durumu Putin, kendi ağzıyla açık bir şekilde ifade etti. 19 Temmuz tarihinde Kremlin’de yapılan Güvenlik Konseyi toplantısında Putin şunları söyledi: “Rusya’nın BDT politikaları her zaman etkili, pragmatik ve hepsinden önemlisi de tutarlı olamamıştır... Rusya’nın bu bölgeyi tekelinde tuttuğunu düşünmek ciddi bir hatadır... Rusya’nın büyüyen pazarı, Rusya’nın enerji kaynakları, ülkemizde iş bulan milyonlarca insanın yarattığı kaynak akışı, BDT’deki ortaklarımızın ekonomik büyümeleri için önemli bir faktördür.”
       
AVRASYA’DA ORTAKLIK
       Türkiye’yi Avrasya’da konumlarken ve bu çerçevede Rusya ile ilşkilerimizin nasıl olması gerektiğini düşünürken oluşan bu tabloyu ve yeni dengeleri gözardı etmemeliyiz.
       Rusya ile karşılıklı ticari ve ekonomik ilişkilerimizin, Avrasya coğrafyasında çok taraflı işbirliğine dönüşmesi için çaba sarfetmeliyiz. 2001 yılında New York’taki Milenyum Zirvesi sırasında iki ülke arasında imzalanan “Avrasya Eylem Planı”da bunu öngörüyordu ama bu eylem planı, şimdilik eylemsizliğe kurban gitmiş gibi görünüyor. Umarız ki, Putin’in ziyaretinde bu belge yeniden gözden geçirilir.
       Düşülmemesi gereken iki hata, daha doğrusu kayılmaması gereken iki uç var. Birinci uç, Rusya ve Avrasya’yı Avrupa Birliği’ne ve ABD ile olan ilişkilere alternatif olarak görmek. Bu yanlış bir davranış olur, çünkü bütün bu bölgeler ve buralardaki çıkarlarımız birbirlerini tamamlar ve kuvvetlendirir nitelikte. Sadece AB’ye odaklanıp Avrasya’yı gözardı etmek nasıl hataysa, Avrasya için AB’yi bir kenara bırakmak da hata olacaktır. Diğer uçta ise 1990’ların başlarındaki gibi bölgeye aşırı duygusal bir şekilde yaklaşmak, bu bölgenin süper gücü olacağımızı düşünmek ve Rusya’nın rolünü küçümsemek var.
       Rusya ile iyi bir ortak olmalı, Avrasya bölgesinde beraber çalışmalı ve birlikte projeler geliştirmeliyiz. Son olarak gözden kaçan, detaymış gibi gözüken ama kanımca çok önemli olan bir konuyu hatırlatmak istiyorum. Türkiye-Rusya Karma Ekonomik Komisyonu’nun Rus tarafı eşbaşkanlığına Sanayi ve Enerji Bakanı Viktor Hristenko getirildi. Hristenko’nun diğer sıfatı ise Devlet Başkanlığı Entegrasyon İşbirliği Özel Elçisi. Başka bir deyişle Putin’in Avrasya konusundaki sağ kolu.
       Türkiye ile Rusya arasında işbirliğinin şimdiye kadar hiç olmadığı kadar yüksek seviyelere gelmemesi için hiçbir engel yok, çünkü her iki taraf da bu konudaki kararlılığını sergilemiş durumda. Sizi en kısa zamanda bekliyoruz, Vladimir Vladimiroviç...
 
       
    TOP5 Bankaların kara tahtaları siliniyor  
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları